Site icon SosyeteArt Kültür ve Sanat Sitesi

Deniz Dortok, Londra’dan Türkiye’ye Yazıyor!

Röportaj: Suna Baykam Sapan

Londra’da yaşayan enstrümantal/vokal ve elektro-akustik
müziğin yani sıra film ve tiyatro alanında çalışan bir
besteciyim. Yakın tarihte Manchester Üniversitesinden
yüksek onur derecesiyle mezun oldum ve bu sene Royal
College of Music’te yüksek lisansımı kompozisyon üzerine
yapacağım. Bestelerim daha önce çeşitli ödüller aldı ve film
müziklerim Londra’daki BFI dahil olmak üzere birçok
mekanda gösterildi. Edebiyata ve şiire karşı duyduğum ilgi,
çok sesli vokal bestelerimde önemli rol oynamaktadır. Bu
doğrultuda, şu anda İngiltere’den derlenmiş bir peri masalı
koleksiyonuna dayanan bir opera yazıyorum.

  1. Sosyete Art’a hoş geldiniz Deniz Dortok. İçinizdeki sanatçı ruhunuzu anlatır mısınız?

Duygularımla çok iç içe yaşayan biri olduğum için sanatçı ruhumun duygu yüklü, naif, daha doğrusu çocuksu bir tarafı olduğuna inanıyorum. Duyguların saflığı beni derinden etkiliyor. Tıpkı bir çocuğun yetişkinlerin aşırı rasyonel dünyasından uzak bir düş kurması gibi. Bu düşünceyi ilk defa internette bir yerde duymuştum, sanırım takip ettiğim bir sanatçının röportajıydı. David Bowie olabilir emin değilim… Her neyse. Kendi çocukluluğundaki o katıksız duyguları yakalama arzusunu sanatına biçtiği en değerli hedef olarak görüyordu bu kişi. Bu konuda ona yüzde yüz katılıyorum!

Haklı olabilirsiniz. Müzisyenlerin daha fazla yüz yüze sosyalleşmeye ihtiyacı var. Benim için bu anlar genellikle konser sonrası veya müzik okulunda okuduysan oradan tanıdıkların, eski hocaların ya da öğrencilerin aracılıyla bir çevre edinmeyle gerçekleşti. Tabi şu gerçekte var, bazı müzisyenler, özellikle besteciler biraz daha içine kapanık olabiliyor. Bu durumlarda birleştirici bir dış etkenin olması çok önemli.

Sanatın toplumda her zaman bir yerinin olacağına içtenlikle inanıyorum. Sanatın o kişideki rolü ve önemi kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Fakat, topluma ayna tutuğu gibi bireyinde gelişiminde sanatın büyük rol oynadığını inanıyorum.

Sanırım geçen sene yazdığım ‘Babel’ adlı elektro-akustik parça. Bu eserim 2022 Petrichor Uluslararası Müzik Yarışması‘nda yarı-finalist olarak seçilmişti. Babil efsanesini anlatmanın beraberinde dillerin birbirileriyle olan çatışmasını betimliyor. Farklı ülkelerde yaşamış ve birden fazla dil konuşan biri olarak, farklı kültürler arasında iletişim kopması durumunda ortaya çıkan karmaşayı bu parçayla yakalamaya çalıştıkça, parçanın daha kişisel bir hal aldığını gördüm. Sanırım bu nedenle bu parça benim için önemli bir yer taşımakta.  

Bestelerimde beni en çok zorlayan konulardan biri mükemmeliyetçi yapım. Onunla az çok baş etmeyi öğrendim, fakat birkaç sene öncesine kadar bu konuda çok zorlanıyordum. Bir türlü bir eseri yazmaya başlayacakken, gerçekçi olmayan mükemmel hedefler koyup, bu hedeflerin altında eziliyordum. Yalnız şunu fark ettim ki, birçok sanatçının mücadele ettiği bir konuymuş meğer mükemmeliyetçilik. Bazen hatta sosyal medya paylaşımlarında görüyorum bazı meşhur sanatçıların veya müzisyen dostlarımın, mükemmeliyetçiliğin nasıl yaratıcılığın önüne geçtiği ve insanın kendisine uyguladığı en acımasızca işkencelerden biri olduğu. Böyle düşününce tabi korkunç bir şeymiş gibi duyuluyor. Öyle tabi, ama bence dozunda mükemmeliyetçiliğin iyi tarafı da olabilir. Mesela çok titiz ve her tarafı özenle düşünülmüş bir eser hayal edilebilir. Yapımından, icrasına ve pazarlamasına dair en ince yapı taşına kadar her aşaması düşünülmüş olağanüstü bir eser!

Beni soundcloud ve youtube sayfamdan takip edebilirsiniz. Yeni beste yazdıkça bu platformlara yüklemeye çaba gösteriyorum. Yakın tarihte Müzik’e adamış bir instagram hesabı açmayı düşünüyorum. Henüz bir web sitem yok, fakat LinkedIn’e benzer Mandy diye bir iş arama ve networking platformunda hesabım var. Orada özgeçmişim dahil, çalıştığım bütün projelere detaylı bir şekilde ulaşabilirsiniz.

https://www.instagram.com/wts_whatthescore/

Hayat felsefem, biraz mükemmeliyetçi yapımdan yola çıkarak onu yontmak amacıyla benimsediğim özlü bir sözden ibaret: ‘Elinden gelenin en iyisi yap gerisini zamana bırak.’

Sektörün daha başındayım gibi geliyor, şu ana kadar birçok bestem ödül kazandı ve özellikle film müziği alanında birçok önemli aşama kat etiğimi düşünüyorum. Fakat özellikle oda müziği ve çağdaş klasik müzik bağlamında daha fazla yol almam gerekiyor.

İstanbul’da geçirdiğim lise yıllarım sırasında bir sürü konser izleme fırsatı buldum. En etkileyici konser deneyimlerim hep Cemal Reşit Rey Konser Salonu‘nda gerçekleşmişti. Orada yakın zamanda vefat eden caz saksafon virtüözü Wayne Shorter’i izlediğimi hatırlıyorum. Olağanüstü bir konserdi gerçekten! Bu salonda bestelerimin çalınması çok ama çok isterdim!

Sosyal Medya linkler:

Soundcloud:

https://on.soundcloud.com/QVQXL

Youtube:

https://www.youtube.com/channel/UCYuGjzKXu_f7SnCsTG_QplQ

Mandy profil:

https://www.mandy.com/uk/c/deniz-dortok

sosyeteart

Tanıman lazım

Exit mobile version