Büyük düşünen sanatçılar, sanata kucak açan şehirde yine önemli bir olaya imza attı! Paris’in simgelerinden Zafer Takı (Arc de Triomphe) 18 Eylül’den bu yana paketlenmiş durumda. Bu büyük sanat olayı vesilesiyle araç trafiğine kapatılan Etoile Meydanı büyük kalabalıkların akınına uğruyor. Bana kalırsa Christo’ların “paketleri” ölmeden görülmesi gereken eserler arasında.
Ne yazık ki çağdaş sanatın mihenk taşlarından olan sanatçı çifte adını veren Christo (Christo Vladimiroff Javacheff) da 2021 yılında, kendisinden 12 yıl önce hayata gözlerini yuman eşi Jeanne-Claude’un ardından bu dünyaya veda etti. Böylece sanatçı çift hayalini kurduğu büyük eseri görememiş oldu. Pandemi sebebiyle tam bir yıl ertelenerek gerçekleştirilen projeyle ilgili Paris Ulusal Anıt Merkezi başkanı, yaptığı açıklamada, sanatçının vefatına rağmen, projenin tam olarak Christo’nun isteklerine göre planlandığını ve yürütüldüğünü açıkladı.
Projeyle ilgili geniş kapsamlı bilgiye aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz: https://www.centrepompidou.fr/en/programme/exhibitions-museum/the-arc-de-triomphe-wrapped
Sanat dünyasında Christo’lar olarak tanınan sanatçılar bugüne kadar dünya üzerinde birçok önemli esere imza attılar. 1972 yılında Colorado’da perdeledikleri vadi, 1975 yılında Berlin’de paketledikleri Alman Reichstag binası, 1983 yılında Florida’da kumaşlarla çevreledikleri adalar (Surrounded Islands), 1985 yılında Paris’te paketledikleri Pont Neuf, sanatçı çiftin en çok ses getiren eserleri arasında yer alıyor.
Paketleme, konusunda düşünmek sanat takipçileri için hayli enteresan bir beyin cinastiği. Aklıma gelen sorular beni bu düşünce yolunda yönlendiriyor. Sanatçı çiftin paketlemekle, sarmalamakla ilgili dertleri neydi acaba? Paketlemek onlar için ne ifade ediyordu? Christo’lar bu sembolik hareketle izleyicilere ne söylemeye çalışıyorlardı?
Sanatçıların meramını anlayabilmek için öncelikle kelimeler üzerinde durmak yerinde olabilir. Paket, bir objeyi kumaş veya kağıtla çevirme, sarma ve kaplama anlamına geliyor. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre paket, içinde bir veya birçok şey bulunan, kâğıda sarılarak veya kutuya konularak bağlanmış, elde taşınacak büyüklükte nesnedir. Peki paket ne için yapılır? Bir obje neden sarılır, üzeri neden kapatılır?
Bir nesne paketlendiğinde paketin içindeki nesne görünmez olur. Paket, açan kişide merak uyandırır, sürpriz etkisi yaratır, heyecan duygularını harekete geçirir. Sıradan bir obje, beklenen bir arzu nesnesine, bir hediyeye dönüşür. Sarmalanan objenin önemi, değeri artar. Ayrıca, önemsenen, değerli bulunan eşyalar bir yerden başka bir yere taşırken paketlenerek darbelerden, tozdan, kirden korunmaya alınır. Paketlemek, zarfa koymakla da paralellikler gösterir zira zarf da paket gibi içindekini hem saklama, hem koruma, hem de sürpriz yaratma özelliğine sahiptir.
Christo’ların erken dönem işlerine baktığımızda, paketi öncelikle taşınabilir boyutta bir nesne olarak kullandıklarını görüyoruz. Bana göre sanatçıların ilk hedefleri, paketin altındakini saklamak, gizlemek olmalı. İzleyiciyle obje arasına bir set çekerek, görünürlük/görünmezlik, gösterme/gizleme oyunu oynamayı seçmişler. İzleyici her ne kadar paketin içindeki nesneyi merak etse de sanat eseri, saklanandan ziyade saklayana, yani paketin kendisine dönüşmüş. Paket, kendi başına sergilenecek, görülecek ve değerlendirilecek bir sanat objesi haline gelmiş.
Zafer Takı’nın paketlenmesi, Christo’ların Paris şehrindeki ikinci çalışması. Christo, 1985 yılında, anavatanı Bugaristan’daki komünist rejimden kaçıp geldiği Fransa’da korunmuş, düşüncelerini özgürce açıklayabilmiş, sanat yapabilmiş genç bir sanatçıyken, yine bu şehirde tanıştığu ruh eşi Jeanne-Claude’la Seine Nehri üzerindeki aşıklar köprüsü olarak bilinen Pont Neuf’ü paketlemeyi hayal etmiş. Tabii ki sıradan iki sanatçının seçtikleri dev alanı akıllarına estiği gibi paketlemeleri mümkün değilmiş. Christo’lar Pont Neuf eseri icin 1,2 milyon Franklık bütçeyi ve gerekli izinleri ancak on yılda alabilmişler zira o zamanlarda da tıpkı bugün olduğu gibi dev projeler uzun süreli ön çalışmalar, dev bütçeler ve bitmek bilmez izin prosedürleri gerektiriyormuş. Günümüzdeyse bu ikinci eser için popüler, ünlü ve aranan Christo’lara bütün kapılar çok daha kolay açılmış.
Şimdi gelin, 1806 yılında Napoleon tarafından, kazanılan zaferleri ölümsüzleştirmek için yapımı emredilen ve 1836 yılında inşaası sona eren, Fransa için tarihi ve sembolik Zafer Takı projesine dönelim. George Pompidou Modern Sanat Müzesi müdürünün anlattığına göre birkaç yıl önce Pompidou Müzesi’nde açılan Christo’lar sergisi sırasında sanatçıya Pompidou Modern Sanat Müzesi binasının paketlenmesi teklifi götürülmüş. Christo bu teklifi kabul etmemiş ama hiç düşünmeden, yakın zamanda kaybettiği eşi Jeanne-Claude’la 1961’den beri hayalini kurdukları Zafer Takı projesini hataya geçirmek istemiş. Bunun üzerine George Pompidou Modern sanat müzesi müdürü ve Ulusal Anıt Merkezi başkanı girişimlere başlamış, devlet başkanı Emmanuel Macron da bizzat devreye girmiş.
Yine aynı ağızdan anlatıldığına göre toplam 14 milyon Avro’ya mal olan Paketli Zafer Takı eseri, Christo’ların diğer tüm büyük projeleri gibi, otofinansman ile gerçekleştirilmiş. Gerekli bütçe, devletten veya özel sektörden finansal yardım alınmaksızın, Christo’nun eskizleri, maketleri, kolaj, litografi ve fotoğrafları satılarak elde edilmiş.
Söz konusu 60 yıllık bir düş ve sanatçlarda Christo’lar olunca, ön çalışmalara eskiz deyip geçmemek gerekiyor: Christo’ların hazırlık çalışmaları da birer sanat eseri niteliği taşıyor. İkilinin hazırlık çalışmaları, okuduğum Sorbonne ve Paris8 Üniversitelerinde, yüksek öğretim sanat bölümlerindeki projelendirme derslerinde referans olarak gösteriliyor.
Christo’lar sanat dünyasında görünürlük kazandıkça, dev boyutlu çalışmalar üretmeye yönelirler. Ardından doğada bulunan ağaçlar, adalar, su üzerinde yürüme yolları gibi doğal alanlara odaklanırlar. Açık alanda doğayı dahil ederek gerçekleştirdikleri projeler, landart (arazi sanatı) kapsamına girer. Belirli bir alana özel olarak tasarlanan, seçilen mekanda gerçekleştirilen ve taşınamayan projeleri in-situ (yerinde sanat) olarak da değerlendirilebilir. Sanatçılar çalışmaları sergi salonundan dışarı çıkardıkları andan itibaren gerçekleştirdikleri işler yalnızca belirli bir süreliğine izleyiciyle buluşur yani geçici eser sınıfına girer. İşte bu nedenle Chisto’ların eserlerini görmek bir ayrıcalık sayılır ve Zafer Takı projesi, ikisi de hayatta veda sanatçı çiftin son eseri olarak tarihe geçmiş olur.
Zafer Takı projesinde, 25.000 m2 geri dönüştürülebilir gümüş-mavi kumaş, 3000 metre geri dönüştürülebilir kırmızı halat kullanılmış. Vardiyalı çalışan üç ekibin bir aylık hummalı çalışmasıyla sarmalanan yapıda toplam 1000 kişi görev almış. Binanın üzerinde bulunan röliyeflerin zarar görmemesi için kaplama işlemine, heykellerin üzerlerine çelik konstrüksiyonlar yapıldktan sonra başlanmış. Eserde kullanılan malzemeler, Christo’nun hayalini gerçekleştirmesi açısından önem taşıyor, çünkü sanatçı hayalini şöyle ifade etmiş: “Bu, ışığı yansıtan ve rüzgarın gücüyle yaşayan bir obje gibi olacak. Kıvrımlar kıpırdayacak ve binanın yüzeyi duyuları harekete geçirecek. İzleyiciler Zafer Takı’na dokunmak isteyecek.
Sökülüm işlemleri kasım ayına kadar devam edecek olan paketlenmiş Zafer Takı’nı görmek gerçek bir ayrıcalıktı. Sanat dünyası sizi unutmayacak Christo’lar!
Eserin yapımını gösteren videoya aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz:
https://www.npr.org/2021/09/17/1038287275/arc-de-triomphe-christo-jeanne-claude-wrapped