- Sosyete Art a hoş geldiniz Engin bey. Bize edebiyat dünyanızdan ve sanatınızdan
bahseder misiniz?
Okumayı öğrendiğim ilk andan itibaren edebiyatla ilişkim başladı diyebilirim. Ufak yaşlardan
itibaren kitap, dergi, gazete, ansiklopedi, hatta atlas –evde basılı ne varsa- alıp elime
okurdum. Okumak çocukluğumdan bu yana hiç değişmeyen en büyük tutkum. Haliyle insan
okumaya tutkun olunca, bir süre sonra da yazmaya vurgun oluyor. Hatırladığım ilk şiirim
ilkokul yıllarına dayansa da ortaokul ve ardından özellikle lisede şiir yazmaya başladığımı
söyleyebilirim. Şu anda şiir sayım beş yüze yaklaştı. Şiir yazmak benim edebiyata olan ilk
aşkım. Ancak yaşım ilerledikçe gönlümü öyküye kaptırdım. Hali hazırda yazın hayatım, daha
çok öykü yazmaya yönlenmiş durumda. Son aşkım da öykü oluyor bu durumda.
2021-2024 yılları arasında katıldığım çeşitli yarışmalardan beş kez birincilik, beş kez
ikincilik, üç kez üçüncülük, dokuz kez mansiyon, dört kez jüri özel ödülü, bir kez yılın şairi
ödülü, bir kez yılın öykücüsü ödünü kazandım. Bunun dışında 14 şiir/öyküm finalist olma
veya seçki eserleri arasına girdi.
İlk kitabımın bir yarışmadan ödül alarak çıkmasını çok istiyordum. Bu yüzden yayınevlerine
hiç dosya göndermedim. 2023 yılında gönlüme göre oldu ve Günce Yayınları-Menteşe
Belediyesinin Öykü Yarışmasında “Babamın Kalbini Kim Çaldı?” isimli öykü dosyam jüri
özel ödülü alarak kitaplaştı.
Bunun yanı sıra şiir, öykü, makale ve denemelerim başta Varlık olmak üzere A-Kalemler,
Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Asonans, Ay, Aylak, Cumba Sanat, Edebiyat
Atölyesi, Edebiyat Durağı, Edebiyat Nöbeti, Eliz Edebiyat, Eskişehir Sanat, ETOS Dergi,
Güncel Sanat, İçel Sanat, İshak Edebiyat, Kar Öykü, Kar Şiir, Karnaval, KIRKSEDER,
Kibele Kültür Sanat, Kukumav, Litera Edebiyat, Mahal Edebiyat, Nitekim, Panzehir, Poetika,
Porsuk Kültür, Roman Kahramanları, Türk Edebiyatı, Vet-Der Bülteni, Yazı-Yorum vb.
çeşitli dergi ve kolektif kitaplarda yayımlandı.
Özetle öyküde gelen başarıyla birlikte edebiyat geldi hayatımın tam ortasına oturdu
diyebilirim. Açıkçası bu durumdan da oldukça memnunum.
- Seri röportajlar yaparak yazarlarımızın tanınmasına fayda sağlayarak bir yandan
edebiyat yazınları ile dünyamızı genişletiyoruz. Sizden kısa bir anınız varsa yazar
hayatınızdan çok hoşunuza giden bir olay dinlemek isteriz…
– Beni yakından tanıyanlar babamla aramızda geçen eğlenceli diyalogları bilir. Aslında
edebiyata olan ilgim de ortaokuldayken babamın şiir defterini bulmamla başladı. Şimdi de
kendisi yazın dünyamda önemli bir yere sahip. Zaten “Babamın Kalbini Kim Çaldı?” öykü
kitabımın teşekkür bölümünde minnettarlığımı belirttiğim insanların başında o geliyor.
Yazdığım çoğu öyküde babamın görüşünü alırım. Olaylara farklı bakan ve sözünü
sakınmayan bir yapısı olduğu için öykümün şekillenmesinde söylediklerini önemsiyorum.
Yine de ısrarcı ve alıngan yapısından dolayı aramızda bazen ilginç diyaloglar yaşanabiliyor.
Bir tanesini burada anlatayım. Son öykü kitabımda da olan “Akbaba, Horoz ve Küçük
Şeytan” öyküsünde geçen “Rıfkı ceplerini yoklayarak sümüklü mendilini buldu. Mendilin
kenarıyla yüzünden tombul yanaklarına doğru süzülen terleri sildi. Aynı mendille buğulanan
yuvarlak gözlüklerini dikkatlice kuruladı.” metnindeki sümüklü mendille ter ve gözlük
silinmesi anlatımına babam kafayı taktı. Öyle bir şey olmaz diyor da başka şey demiyor.
Anlatıyorum, baba diyorum, Rıfkı’nın pasaklı bir karakter olduğunu okuyucuya göstermek
için böyle yazdım. Yok “Sümüklü mendile gözlük buğusu ve ter silinmez.” diye ısrar ediyor.
Neyse bu öykümü mevcut şekliyle Samsun Tabip Odasının Öykü Yarışmasına gönderdim.
Öykü orada ikinci oldu. Keyifliyim tabii. Durum böyle olunca geri gerine gidip eleştirdiği
öykümün ikinci olduğunu babama söyledim. O ise hiç istifini bozmadan “Sümüklü mendil
kısmını çıkarsaydın o öykün birinci olurdu.” deyiverdi. Babamla ilgili yazarlık anım çok.
Görüşünü sormak için ona verdiğim öyküyü, içine de bir karakter ekleyip yeniden yazmışlığı
bile var. Hatta bu yüzden ortaya iki öykü birden çıkınca, babam ikisinin de aile üyelerince
oylanmasını önermişti. Anlayacağınız yarışma ortamım daha baba evinde başladı. - Birçok ödül aldınız hayatınız boyunca. En beğendiğiniz yazılarınız hangisi, buraya
ekleyelim mi birinin linkini?
– Kişisel hayatımda dağınık bir yapım olsa da iş ve edebiyat dünyamda oldukça düzenliyimdir
ve arşivlemeyi severim. Bu nedenle size şimdiye kadar kitaplarda, dergilerde veya sosyal
medyada çıkan tüm eserlerimin bilgilerini detaylı paylaşabilirim. Nisan başı itibariyle
diyebilirim ki ilk soruda belirttiğim dergi/ platformlarda şimdiye kadar 99 eserim yayımlandı.
Örnek olsun diye internet ortamında yayımlanan birkaç tanesinin linkini aşağıda
paylaşıyorum:
ÖYKÜ: https://www.ishakedebiyat.com/post/%C3%B6yk%C3%BC-engin-k%C3%BCkrer-
beyaz-i%C5%9F%C4%B1kl%C4%B1-ada
ŞİİR: https://kibelekultursanat.com.tr/askin-turuncu-hali/
KİTAP İNCELEMESİ: https://www.literaedebiyat.com/post/ah-bu-sarkilarin-anil-cetinel-
orselli-inceleme
Yine https://www.instagram.com/kukrerengin/ instagram hesabımı da edebiyata ilişkin
paylaşımlarım için aktif olarak kullanıyorum.
- Yazar olmanın zor ve kolay tarafları nedir?
Yazar olmanın kolay tarafları var mı bilmiyorum ama güzel tarafları olduğu bir gerçek. Her
şeyden önce keyif alıyorum yazmaktan.
Yazmanın zorluğu ise elbette bu işe ayırdığınız zaman ve emek bazen diğer alanları ihmal
etmenize yol açıyor. Bu da günlük yaşamınızda işinize, sosyal veya aile yaşamınıza olumsuz
yansıyabiliyor. - Neler tavsiye edersiniz yazan yeni kalemlere?
Öncelikle eğer bir yerlere gelmek ve bu alanda ilerlemek istiyorlarsa öncelikle disiplinli
olmaları, düzenli ve çok çalışmalarıdır. Bir de her şeyden önce iyi bir okuyucu olmak önemli.
Sadece kitapları değil etrafında olan biteni de iyi okuyabilmeli yazar. İyi görebilen bir göz,
farkı sezebilen bir yürek, farklı düşünebilen bir beyin; yazarın en büyük yardımcılarıdır.
Bu yolculuğa yeni çıkanlara önerim ise edebiyatın kısa mesafeli bir sürat koşusu değil,
bitmeyen ve koştukça asla bitmesini istemeyeceğiniz bir maraton olduğunu akıllarından
çıkarmamalarıdır. Öncelikle, yola çıkarken bu felsefe içselleştirilmeli diye düşünüyorum.
Yazmak; zaman, emek ve devamlılık isteyen bir tutku. Bana göre yetenekten daha önemli
olan anahtar kelime: Çalışmak… Bu konuda kendimi her daim bir öğrenci olarak görüyorum.
Öğrenmenin sonu yok bence, olmamalı… Bu yüzden edebiyat yolculuğuna yeni başlayanlar,
yolculuk esnasında öğrenci pasolarını sakın kaybetmesinler. Ben öyle yapmaya çalışıyorum.
- Yazmaya başlamanıza sebep ne idi?
Şiir yazma yolculuğum çok erken başladı. Bunda babamın da şiir yazıyor olması etkili oldu.
Daha önce söylediğim gibi çocukken çekmecelerin birinde babamın şiir defterlerini bulup
onları gizli gizli okuduğumu hatırlıyorum. Sanırım şair bir babanın oğlu olmak beni etkiledi.
Ortaokulda şiir yazmaya başladım. Ancak şiirin üzerine eğilmem lise yıllarıma denk geliyor.
Lisede Edebiyat öğretmenimiz Ünal KOMSUOĞLU, şiire yeteneğimin ve ilgimin olduğunu
görünce benimle yakından ilgilenmeye başladı. Onun teşvikiyle hece ölçülü ve koşma tipi
kafiyeli şiirler başta olmak üzere şiir yazmaya başladım.
Öykü yazma yolculuğumdaki dönüm noktası ise iki tanedir. Bunlardan ilki pandemi
döneminde Eskişehir Odunpazarı Belediyesi’nin düzenlemiş olduğu “Bi Git 2020” temalı
mizahi düz yazı yarışmasıdır. Son anda gördüğüm yarışmaya, katılmaya karar verdim.
Hayatımda katıldığım ilk yarışmaydı ve eserim burada birinciliğe layık görüldü. Bunun
hemen akabinde Samsun Tabip Odasının düzenlediği “Tıpta Mizah” temalı öykü yarışmasına
katıldım. Annemin hemşirelik anılarını birleştirerek kurguladığım öykü, kitapta
yayımlanmaya değer bulundu. Bu iki olay beni öykünün içine daha fazla çekti ve öykü
sevdam başlamış oldu. - Aileniz size nasıl destek verir?
Her şeyden önce eşime bu konuda çok şey borçluyum. Her zaman yanımda olarak beni hep
destekledi. Eğer bu kadar anlayışlı olmasa sanırım bu kadar rahat kendimi edebiyata
veremezdim. Çocuklarımdan da aldığım zamanlar var. Onlar da bu konuda bana karşı hep
hoşgörülü oldular. - Kitap çıkarttıktan sonra hayatınızda değişen neler oldu?
14 yaşından beri şiir, 40 yaşımdan beri de öykü yazarım. Ancak son dört seneye kadar
yazdıklarımı paylaşmayı sevmiyordum. Ancak 2021 yılından itibaren yarışmalara katılarak,
kolektif kitaplar ve dergilerde yer alarak bu inadımı kırdım. Yarışmalarda hatırı sayılı bir
başarı gelince insanlar şiir veya öykü kitabımın olup olmadığını sorar oldu bana. Bu da bende
bir baskı yaratıyordu. “Babamın Kalbini Kim Çaldı?” adlı öykü kitabımla birlikte bu baskıyı
üzerimden atmış oldum.
Bunun dışında söyleşi, imza günü vb. etkinliklerim arttığı için edebiyatın yazmaya dair
kısmına daha az vakit ayırmak zorunda kaldım. Bu da yeni eserler üretim sürecimi olumsuz
etkiledi. Yoksa değişen fazla bir şey yok.
- Yapmak istediğiniz fakat henüz yapamadığınız 5 şey nedir?
Uçmak, görünmez olmak, zamanı durdurmak, hiç yorulmamak ve her şeyi bilmek gibi
fantastik bir cevap yazmak isterdim ama sanırım bu sorudan kastınız edebiyat alanındaki
hedeflerim. Dilerseniz onlardan biraz bahsedeyim.
Mersin’de ödül alan ve basılmaya hazır bir öykü dosyam var. Onun editöryal
düzenlemelerden sonra basılmasını istedim. Bunun dışında şu an büyük çoğunluğunu
bitirdiğim ve yeni kuşak olarak adlandırdığım öykülerimden oluşan üçüncü bir dosya
hazırlığım devam ediyor.
Serde şairlik de var. Beş yüzün üzerinde şiirim olunca bu şiirleri dosya haline getirme
planlarım da mevcut. Hatta birkaç şiir kitabı bile çıkar bu şiirlerden diye düşünüyorum.
Makalelerim ve denemelerimi bir araya getirip onları da kitaplaştırmak isterim. Bunun dışında
“Yeme Zevki”, “Askerlik” ve “Kadın-Erkek” ilişkileri üzerine mizahi tarzda gözlemlere
dayanan üç ayrı kitap çıkarma hayalim de var. Zehirli Kalem Polisiye Öykü Yarışmalarının
son ikisinde de derece alan öykülerimi romana çevirmek gibi bir projem de var. Sanırım bu
hedeflerim ile birlikte yapmak isteyip de yapamadıklarımın listesi beş olmuş hatta beşi
geçmiştir bile…
Özetle, hayal gücümün hızına kalemim yetişemiyor. Gücüm ve zamanım yettiğince bu
hayallerin peşinden koşacağım. - Neler size ilham verir?
Aslında her yazar özünde kendisini anlatır. Sahip olmadığınız ya da inanmadığınız bir
duyguyu ve düşünceyi karşı tarafa sağlıklı geçiremezsiniz. Ben de bana acı veren, rahatsız
olduğum konulara öncelik vererek öykülerimi kaleme alıyorum. Belki canımı acıtan
konularda birileri yazdıklarımı okursa zamanla bir farkındalık oluşur hayaliyle yazıyorum.
Okurlarım, şu meşhur hikâyedeki sahile vuran milyonlarca denizyıldızlarından okyanusa geri
fırlatılanlardan biri olsun istiyorum. Sonuç olarak bana ilham veren şeyler çevremde
gördüğümde canımı acıtan ve beni rahatsız eden sistemler, olaylar, insanlar ve bunların
yarattığı duygu ve düşünceler…
- Çağımızda hangi konular okunuyor?
Çağımızda hangi konuların okunduğuyla ilgili bir fikrim yok. Aslına bakarsanız böyle bir
derdimde yok. Dediğim gibi ben yaralarımı, acılarımı ve beni rahatsız eden şeylere kaleme
almayı seviyorum. Kendi adıma toplumcu gerçekçi eserleri okumayı tercih ediyorum.
Şairlerden Nazım Hikmet’in özel bir yeri var. Onu sevmeyi ve okumayı bırakın, birçok
öykümde ya da şiirimde Nazım’a göz kırpmaya bayılıyorum. Bir öyküme onun bir şiirini
yerleştirdiğimde bundan tarifsiz haz duyuyorum. Hatta ismi ve konusu Nazım Hikmet
şiirinden (Kerem Gibi) olan öyküm bile var.
Bunun dışında yerli yazarlardan Sabahattin Ali ve Yaşar Kemal’i gönlümün baş köşesindedir.
Mizah türünde kitap okumak istersem ilk tercihim Aziz Nesin’dir her zaman…
Yabancı yazarlardan listem uzun olsa da Zweig bir adım öne çıkıyor. Ancak şu sıralar öyküye
kanalize olduğumdan genelde öykü kitaplarına öncelik veriyorum. Hatta şu an birkaç öykü
kitabını bir arada okuyorum. Bunlardan Cemil Kavukçu’nun Gölgeli Muhabbetleri kitabını
özellikle tavsiye ederim. Ayrıca Ferid Ezgü-Leş, Yaşar Kemal – Yolda ve Oscar Wilde –
Mutlu Prens şimdiki misafirlerim.
Şunu da eklemek isterim. Hepimiz genelde klasikleşmiş veya popüler yazarları okumaya
öncelik tanıyoruz. Bunun yanında yeni yazarlara da bir şans vermenin faydalı olacağını
düşünüyorum. Mesela Anıl Çetinel Örselli’nin 2023 Seyhan Livaneli Ödüllü Öykü Kitabı
“Ah Bu Şarkıların” geçen sene okuduğum öykü kitapları arasında en beğendiklerimden
biridir. Yine Mehmet Fırat Pürselim’in Akılsız Sokrates isimli öykü kitabını da çok
sevmiştim. Bazen klasiklerinde dışına çıkmak lazım diye düşünüyorum.
Bana zaman ayırdığınız için size ve Sosyete Art’a şükranlarımı sunuyorum. Sevgiler…