Ender Merter Sosyete Art’ta Sizlerle…

Suna Baykam: Sosyete Art’a hoş geldiniz Ender Bey. İlk başta reklamın sanata dokunduğu profesyonel fikirleri sormak istiyorum. Edebiyat ve metin yazarlığı dostluğundan bahsedersek reklam mesajlarını insanlar çok seviyorlar; akılda kalıcı olan bu tür marka ve reklamlar hakkında nasıl bir başarıdan bahsedebiliriz?

Ender Merter: Şimdi reklam ve sanat dersek en az bir 30 sene geriye gitmek gerek. 80’nin sonları ve 90’lı yıllar reklamda sanat ve edebiyattan söz edebiliriz ve çok önemli metin yazarları vardı Hulki Aktunç, Süreyya Berfe, Batu İşmen bunlardan bazıları idi. Milenyum reklamda sanat ve edebiyatın kırılma noktası internet ve teknoloji bu güzel metinsel edebiyat sürecini yok etti. Ama hedef kitle de değişti arz/talep anlayışı evrildi daha fast-food anlayışı ve masa üstü işler çıkar oldu. Zamansızlık bu yapıyı baltaladı. Yani güzel sevilen işler yok mu var tabii, ama benim kalbim biraz eskilerde kaldı.

Suna Baykam: Eskilerden hemen bahsedelim mi? Nostaljik bir geçiş yapalım. Fazlasıyla hatırlayacak olur sanırım.

Ender Merter: olur

Suna Baykam: O halde eski sanatçıların sıklıkla reklamlarda yer aldığı yıllardan bizlere neler anlatacaksınız?

Ender Merter: Tabi ki yine marka yüzleri olan sanatçılar vardı ama şimdiki kadar geniş bir sosyal medya platformu olmadığından gazino sanatçıları dediğimiz Maksim, Bebek, Taşlık, Kazablanka gibi yerlerde sahne alan assolistleri ile 70’li yıllarda başlayan televizyon sadece TRT. Kimdi bunlar parmakla gösterebilecek Zeki Müren, Ajda Pekkan (hala gündemde) Erol Büyükburç, Altan Erbulak, Türkan Şoray ı sayabiliriz.

Ender Merter: Afrodit’ i unutmayalım..:))

Ender Merter: Banu Alkan

Suna Baykam: O yılları unutmak imkânsız zaten 🙂

Suna Baykam: Peki tanışık olduğunuz sanatçılardan bahsedelim. Sizin hayatınızdaki yerleri nasıldır? Size kattıkları nelerdir?  Beraber çalıştıklarınız oldu mu?

Suna Baykam: Deneyimleriniz vardır tabii ki iş hayatınız boyunca. Bunları okumak çok keyifli…

Ender Merter: Oldu elbet; Akademi yıllarında Altan Erbulak’ın ajansında okuldan bir abimin yanında staj yapıyordum Milli Piyongo reklamları için Zeki Alasya ve Metin Akpınar için reklamlar vardı, sonraları dublaj için Mesut Mertcan ve Seyyal Taner in bir cast ajansına girmiştim bunlar ilk yıllar sonraları Günseli Başar eski Türkiye güzeli ile Yorum Ajansda popüler yıllar uzun bir süre Fatih Terim ile Marshall reklamları Telsim reklamrı oldu. Son dönemlerde MFÖ, Haluk Levent, Bergüzar Korel, Ceyda Düvenci, Dünya ağır sıklet boks şampiyonu Antony Joshua aklıma gelenler…

Ender Merter: Bir de mankenler vardı Mine Baysan, Ertan Aydınoğulları, Günseli Başar, Alev Baymur

Suna Baykam: Reklamda oyunculuk yapacak sanatçıların seçimi epey zor. Casting ajansların çalışma sistemlerini gördüm. Nelere dikkat ediliyor? Kamera önü ve kamera arkası açısından…

Ender Merter: Bu konuda en önemlisi reklamı olacak markanın genetik yapısına ve vereceği mesaja uygun olup naturel ilerlemesi. Seçilecek kişinin sosyal yaşantısı da markayı direkt etkileyeceği için iyi bir araştırma yapılması ivedi. Bu tür sanatçıların genellikle çok kaprisi olur, suyuna gideceksin ve anlaşmanı detaylarının altını iyi çizeceksin. Son dönemde “Menejerimi Ara” dizisini izliyorum ve hoşuma gidiyor bugün var mesela…:)) yabancı kökenli bir dizi çok güzel Türkçeye uyarlanmış. Bu konuyu merak edenler öneririm.

Suna Baykam: Sanatçılarla beraber yürüttüğünüz reklam çalışmaları kapsamında, basında sanatçılarımızın sosyal içerikli mesajları nasıl olmalı? Bence gereken soru sorulmadığından cevaplar kendilerini rahatsız ediyor sanki.

Ender Merter: Bizde magazin haberciliği dediğimizde nedense hep bir bel altı vurma var, bu da sanırım toplum yapımızdan kaynaklı. İyi iş çıkarsan bile bir falsonu öne çıkarma ya da söylemlerinden kel alaka bir paragrafı manşet yapma hastalığı söz konusu. Ben bunu iyi eğitimli menajerliklerin olmamasından kaynaklandığını tahmin ediyorum. Gereken soru sorulsa da onun içinden bir sinek bulma da çok başarılıyız. Bu tür işler dünyada da görülebiliyor ama bizde iyi bir PR ve marka/kişi yönetimi profesyonel değil.

Suna Baykam: Bu konuda size katılıyorum. Ben de pr çalışması yapıyorum. Çalışınca ve ülkemizdeki doğru vurgu ve mesaj eksikliğini görünce üzülüyorum. Sosyete Art bir nevi bunu başarmaya çalışıyor. Her neresinde olursanız olun ülkemizin sanata gönül vermiş herkesin hikâyesi önemli benim için. Çünkü doğal, çünkü tanrısal ve çünkü değişik…

Suna Baykam: Sanatçıların PR’ı nasıl olmalı? Bence sıcak haberlerle kültür-sanat hep güncel tutulmalı. 90’lardaki pop müzik furyası gibi. Neşeli ve renkli olmalı. Gerçek ve samimi olmalı.

Ender Merter: “Bir millet ki resim yapamaz, bir millet ki heykel yapamaz, bir millet ki fennin gerektirdiği şeyleri yapamaz; o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.” demiş Atatürk bundan 85 yıl evvel ama bu anlayışı ne yazık ki sindirememişiz.

Ender Merter: Dediğim gibi ilk olarak muteber kişi/kuruluş olmalı muhatap alacağınız. Sanatçı olsun sporcu olsun ülkemizde bu tür işler hep yakınları oluyor ve iş bilmez bir ortam çıkıyor karşınıza bunlarla uğraşmaktan gerçek yapacaklarınızı yapamaz bir kısır döngü içine giriyorsunuz. Ülkemizde medya ya bakın magazinde kim kimle ne iş tuttu, sporda da sadece futbolun ofsaytı, penaltısı, hakemi sanki başka konu yok. Bir sergi, bir bale, bir tiyatro gibi haberleri bir sütun beş santimi geçmez. Son 20 yıldır zaten dünyada ki bakış milliyetçilik ve din üzerinden oluyor. Vasıfsız nüfus artışı, yeterli eğitim olmayışı sosyal ve özgürlük kısıtlamalarının sonuçları.

Suna Baykam: Dünyanın başlıca şehirlerinde Contamporary Art gibi birçok sergiler var. Bizde sanatçı çok, sergi az. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

Suna Baykam: Biraz eleştirisel yaklaşımlarda anlaştık sizinle ama Sosyete Art’da bu kısır döngüyü kırmaya çalışacağız.

Ender Merter: Çok basit bir laf var; jeton var telefon yok. Bu tam bizlik, sanatçılarımızın kendi çabaları haricinde hiç bir devlet desteği yok. Bu tip yerleri bile yıkıp AVM yapan bir zihniyetten fazla bir şey beklememek gerek.

Ender Merter: artık günümüz bir değişimden çok bir dönüşüm içinde yaşadığımız 2020 yılı kayıp bir yıl oldu. Bunun yanında kişiler çabalarla özellikle dijitalleşen yaşam içinde senin yaptığın gibi nefes alma pencereleri birer sivil toplum çalışmaları oluyor. Umarım bunlarında suyu çıkmaz.

Suna Baykam: Türk sanatının en çok ihtiyacı olan şey nedir? Sanatçısının da. İsterlerse Yurtdışında da sergilere katılanlar var. Destek çok az biliyorum ama…

Ender Merter: Aslında büyülü bir coğrafyadayız, sanat, kültür ve sanatçıyı besleyecek her şey var sadece özgür akla ihtiyaç var. Bu ülke de binlerce yıllık bir miras var. İnsanlık tarihini yeniden yazan Göbeklitepe, Güney de İpek yolu, kuzeyde Baharat yolu, kadim topraklar Mezotomya var… Ama istemeyen güçler var gibi. Geçmişini bilmeyen okumayan çoğunluk olunca, kurunun yanında yaş da yanıyor.

Suna Baykam: Çok doğru. Herkes bu bilinçte olmalı. Sanatı sevmeyen yok ülkemizde de maddi sıkıntılar yüzünden sanatçının hayatı tam istediği gibi olmuyor ve sanata teşvik zor oluyor. İfade gücü ve kabiliyeti açısından birçok genç sanatla ilgileniyor fakat ikinci bir işe ihtiyaç duyanlar oluyor. Sanat deyince aç öleceğiz bu uğurda diye düşünüyorlar. Bizlere düşen görev artıyor. Dediğiniz gibi menajerlere güvenmiyorum, zamanı doğru okuduklarına da inanmıyorum. Sanatçı olmak karmaşık bir durum değil. İstekli ve organize çalışınca her şey olur.

Article Categories:
SÖYLEŞİ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Manşet Haberler ...