- Sosyete Art’a hoş geldiniz. Pek çok görsel işlere imza attınız. Bu ilginiz hangi yaşlarda tam olarak sizi çekmeye başladı?
Hoş buldum. Öncelikle Sosyete Art çatısı altında bana da yer ayırdığınız için teşekkür ederim. Kendimi bildim bileli görsel işleri çekici buluyorum. Çocukluğumdan beri televizyonda gördüğüm çizgi filmler ve hareketli grafikler hep ilgimi çekmiştir. Henüz 3-4 yaşımda çöpten adam ninjalarla çizgi roman çizdiğimi hatırlıyorum. Bu yaşıma kadar da ilgim hep devam etti, fakat üniversite yıllarımda iktisat okumaya karar verdiğim için ilgilenemediğim seneler geçirdim. Gerçekten neyi yapmak isteyip istemediğim konusunda biraz uzun ama sağlam bir ders almış oldum.
- Festivallerde renk ahengi, ışık efektleri yaratmak sizin için nasıl bir duygu?
Festivalleri, yaratıcılığın özgürce kullanılabildiği alanlar oldukları için çok seviyorum. Müzik, ışık, görüntü, performans vb. farklı sanat dallarının bir çatı altında kalabalık insan grupları tarafından deneyimlenebilmesine fırsat sağlaması beni çok heyecanlandıran bir durum. Farklı müzik türlerinin farklı görsel algıları ve farklı dinleyici kitleleri olabiliyor. Çalan müziğin bendeki yansımalarını da kitleyle harmanlayarak herkesi içine alan bir ortam oluşturmaya çalışıyorum. Bunu hangi duyguyla anlatabilirim bilmiyorum ama ortamın enerjisine göre yerine göre eğlenceli yerine göre duygusal anlar yaşamak ve bunun bir parçası olduğumu hissetmek ruhuma iyi geliyor diyebilirim.
- Hangi festivallerde görev aldınız?
Kariyerimin çoğunu underground etkinliklerde ve festivallerde geçirdim. Katıldığım ilk büyük festival 8 bin kişinin ziyaret ettiği Hırvatistan’daki Modem festivaliydi. 3 sene aynı festivalde yer aldım. Türkiye’de daha çok bilinen festivaller arasında Big Burn, Electronica, Diynamic, Another Festivalleri var. Bunların dışında İstanbul’da elektronik müzik çalan bir çok kulüpte çalıştım ve Kloster ve Suma Beach’de resident olarak bulundum. İstanbul’da yaşadığım yıllarda oradaki ekibimizle muhtelif galerilerde yeni medya yerleştirme projelerinde yer aldım. Bu yerleştirmelerin bazıları Contemporary İstanbul, Arkeoloji müzesi gibi önemli gördüğüm yerlerde sergilenme şansı yakaladılar.
- Yaptığınız işler biraz fantastik bir dünya gerektiriyor. Hangi duygularla işinizi icra ediyorsunuz?
Güzel soru 🙂 Dediğim gibi kendimi bildim bileli fantastik/bilim kurgu edebiyat, sinema ve animasyonların etkisindeyim. Ayrıca varoluş, insanlar, toplumlar vb. konulara ilgi duyuyorum. Farklı ülkeleri, dinleri, kültürleri araştırmayı seviyorum. Bunun üzerine dinlemekten zevk aldığım müziklerin ve müzikler etrafında oluşan kültürlerin girdilerini ekleyince gerisi kendiliğinden çözülüyor. İlk animasyonlarımı oluştururken gözlerimi kapattığım zaman retinamda oluşan belli belirsiz şekilleri dışavurmak ihtiyacıyla hareket ediyordum. Belli bir formu olmayan ama insana bir şeyler anımsatan soyut formlarla çalışmayı ve insanlara bilinçaltları yardımıyla anlamlandırdıkları tecrübeleri deneyimletmeyi seviyorum ama tabii işin bir de profesyonel tarafı olduğu için ihtiyaçlara ve beklentilere göre hareket etmeyi de bilmek gerekiyor.
- İlk sahne deneyiminizi ne zaman ve nerede yapmıştınız?
Sahnelerde görsel performans yapmadan önce dekor ekiplerinde çalışıyordum. Bir şekilde sahneyle hep bağlantım vardı yani. Ama ilk görsel performansım ilginç bir şekilde az önce bahsettiğim Modem festivalinde olmuş oldu. İlginç çünkü ilk kez sahne görseli yapacak biri için oldukça büyük bir festival.
- Bu zor geçen Pandemi zamanında günleriniz nasıl geçiyor?
Genelde evde vakit geçiriyorum. Zaten işim gücüm ilgim bilgisayarlara bağlı olduğu için çok zorlanmıyorum. Pandemi süresininin ilk başlarında vaktimi bilgimi ve yeteneklerimi geliştirmek için kullanmaya çalıştım. Oturup derslerime çalıştım ve pratik yaptım. Özellikle teknoloji geliştikçe yenilenen bir sektörde öğrenmenin sonu yok. Online yayınlarda kullanılmak üzere benim bir katkım olabilir mi, festival, galeri vb. gibi fiziksel olmayan ortamlarda nasıl bir dünya dönüyor gibi sorular üzerine daha ciddi araştırmalar yapmaya çalıştım. Tabii ki bir yandan pandemi öncesi günlere özlem duyuyorum. Dilerim ki bu tatsız durumdan bir an önce bütün dünya olarak kurtuluruz.
- Hayalinizdeki sahneyi bize anlatabilir misiniz?
Hayalimde sadece bir tane sahne yok tabii ki ama içinde yer almaktan keyif aldığım iki tip sahne var. Biri büyük bütçelerle oluşturulan, yüksek teknolojili ürünlerle donatılmış profesyonel ve sektörel sahneler. İkincisi de bu tarz büyük ölçekli profesyonel sahneleri deneyimlemiş insanların kendi eğlenceleri için bir araya gelerek oluşturdukları, mükemmel olması beklenmeyen ve belki de bu yüzden daha deneysel ve samimi hissettiren küçük sahneler.
- Sevdiğiniz filmleri bize sayabilir misiniz?
O kadar çok var ki. Genel olarak her türlü bilim kurgu, sürreal, absürd senaryolu ve genelde sürpriz sonlu filmlerden hoşlanıyorum. Küçük yaştan beri bir Marvel okuru olduğum için Marvel filmlerini tekrar tekrar izleyebilirim.
- Pandemi sonrası eğlence sektörünü bekleyen teknolojiyi bizlere anlatabilir misiniz?
Ben bundan sonra giyilebilir interaktif teknolojilerin belki blockchain teknolojisiyle de birleşerek eğlence sektörüne girebileceğini düşünüyorum.
- Pandemi sonrası projeleriniz var mı?
Maalesef net bir planım yok. Şu sıralar dikkatimi dijital ortamda yaratılmış eserlerin blockchain ile tescil edilmesine ve pazarlanmasına imkân veren NFT teknolojilerine verdim. Belki bu konu üzerinde çalışmaya devam edebilirim. Diğer taraftan festivaller yeniden başlarsa, oralardan da çok uzak kalabileceğimi sanmıyorum.