Narsisizmden nefret ederim ama gösterişi seviyorum.”Diana Vreeland
Konu başlığına aldanmayın; konuya tamamen vurgusu…!
Bu söz bir bakıma Moda’nın tavrı…
Moda sürdürülebilir Dünya ticaretleri içindeki en hareketli olan sektörlerden bir tanesi..
Dünya ticaretinde bitmeyen ve kendini yenileyen devamlılığı olan en öncü sektörlerden biri.
Günümüzde moda tasarımcılarının özgün ve pazara yönelik tasarımlar üzerine
odaklandığı gözlemliyoruz.
Estetik kaygının ön planda tutulduğu tasarımların üretildiği bir çağdayız.
Bu çerçevede moda döngüsünün üretim-tüketim sürecinde çevre ve insan sağlığına verdiği zarar, tasarımcının üzerinde durması gereken konular arasında yer almaktadır. Modaya yön veren tasarımcılar hızlı üretim-tüketim ilişkisinin yol açtığı zararlar karşısında bilinç kazanmak durumundadır.
Ekosistemlerin, toplulukların ve bireylerin etkileneceği ekolojik, ekonomik ve sosyal unsurların da tasarım oluşturma sürecinde göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Konuyla ilgili çalışmalar ve araştırmalar devam etse de konuya karşı duyarlılık ne oranda tartışılır.
Süregelen moda anlayışı sürekli değişen, sezonların kısa ömürlü olduğu, hızlı moda anlayışına sahip olmayı mecbur kılarken üretimden tüketime ve moda dışı olana kadar geçen zaman birkaç haftadan ibaret olabilmekte, kısa dönemli beğeniler ve eğilimler maalesef modayı şekillendirmektedir. Bu şekillendirme ve hızlı tüketime ayak uydurmak ne yazık ki çoklu israfı da beraberinde getirmektedir.
Tasarım ne dünyayı ne de yaşam biçimlerini değiştirebilir. Fakat değişen bir dünyaya
biçim verebilir ve davranış biçimlerine yeni şekiller verecek öneriler sunabilir. ‘’Manzini’’
Bu konuya Shedroff (2009:23) bir soru ile yaklaşmaktadır; “Tasarımcı problemin mi yoksa çözümün mü
bir parçası olacaktır?” Ancak, moda tasarımcıları kendilerini nadiren sorun çözen kişilikler
olarak tanımlamakta ve nadiren sürdürülebilirlik için tasarım yapmaktadırlar .Oysa bu tasarımın mantığına aykırı bir tanımlamadır. Tasarım, tanımı gereği sorun çözücü olmalıdır. Bu noktada önemli olan tasarımcının sürdürülebilirliği tehdit eden bütün olumsuz gelişmelerin bir sorun olarak ele almasıdır. Sorun bilinirse çözüme yönelik tasarım bilinci de oluşacaktır.
Obregon moda tasarımcılarının sürdürülebilirlik eğitimini aldıkları takdirde, kendilerinin sorunun değil çözümün bir parçası olarak göreceklerine
değinmekte, gelecek odaklı çalışmalar yapan tasarımcıların ekonomi, ekoloji ve sosyal anlamda
endişelerinin öncelikli olacağını ve bu konuları paylaşarak ve anlamlandırarak üniversite
eğitimleri süresince kendilerini geliştirebileceklerini savunmaktadır.
Peki ya bizler; bu sorunları kendi alanımıza ne kadar hızlı çözüm odaklı aktarabileceğiz?
Dünya’nın geleceğinde tasarımcılar olarak bu önemli Sürdürülür modayı geri dönüşümlü ve faydalı hale nasıl dönüştüreceğiz?
Bu konudaki duyarlılık sektörün içerisinde nasıl bir bakış açısı oluşturacak?
Ve bunu sahada nasıl yaygınlaştıracağız?
İşte bu ve buna benzer bir çok soru kafamızı kurcalamaya Çoktan başlamadı ileriki yazılarım da bu soru başlıklarına ayrı ayrı değinmeye çalışacağım!!!!!
Herkese daha duyarlı bir dünyaya bakmak için biraz uyanalım diyor ve iyi bayramlar diliyorum…
BİNNUR ÇAYDAŞ