Burası saklı cennet Ilgaz…

Aslında geçen yıla uzanıyor başlangıç olarak.

Selahattin İnal Güzel Sanatlar Lisesi’nde düzenlediğim Uluslararası Resim Çalıştayı sergimize gelmişti… Halktan biri… Güler yüzlü, sempatik.

“Hocam bize de yapar mısın?” dedi. Ilgaz Belediye Başkanı Mehmed Öztürk’müş. Öyle candan ve içten söylemişti ki seve seve kabul etmiştim.

İlk kez böyle bir çalıştay olacağı için artık bu konuda tecrübe kazanan okul müdürü Mehtap Meydaneri “Ben yardım ederim” dedi…

Sonrası ben İzmir’den Mehrap hoca Çankırı’dan tek tek, ince ince düşündük… Bir güzel organizasyon yaptık. Öyle ki organizasyonun kataloğunu bile yetiştirdik ve sergide her sanatçımıza plaketi ve hediyeleri ile birlikte sunduk…
Ben arkadaşlarımı davet ettim. Sağ olsunlar, hatırımı kırmadılar… Uzak demediler… Gelme sözü verdiler.
Ancak sonuçta insan odaklı bir etkinlik… Kiminin işi çıktı, kiminin sağlık sorunu… Kiminin başka bir sıkıntısı… On beş ülkeden 30 arkadaşımı çağırdım ancak sonuçta 10 ülkeden 15 sanatçı gelebildi… Almanya’dan Gabriele Schaffartzik, Azerbaycan Nahçıvan’dan Habib Allahverdiyev, Gürcistan’dan Prof. Lela Gelevishili ve Prof.Levan Silagadze, Kazakistan’dan Esengali Sadyrbayev, Kırgızistan’dan Momunbek Akmatkulov, Kosova’dan Ethem Baymak, Macaristan’dan Julianna Illes Major ve Otilia Szatmari, Özbekistan’dan Alim Adilov, Romanya’dan Papp Gabor ve Türkiye’den Prof. Tolga Akalın, Akdoğan Topaçlıoğlu, Mine Sarmış ve ben aylar süren hazırlık ve emek sonrası nihayet heyecanla beklediğimiz gün toplandık Ilgaz’da…

Çankırı Ilgaz’da Yıldıztepe Kayak Dinlenme tesislerindeyiz. Şırıl şırıl akan dere… Kuş cıvıltıları eşliğinde tertemiz bir hava, gökyüzüne doğru kollarını uzatmış muhteşem çam ağaçları ve huzur…

İlk günümüz Anneler Günü’ne denk geldiği için Mehmed başkanımız incelik göstererek bizi çiçeklerle kutladı. Güzel bir tanışma sonrası sohbet koyulaşmıştı bile.


Şimdi belki de kimileriniz içinizden “Bu kadar yabancı nasıl anlaşıyorsunuz, atma be Hülya!..” diyorsunuzdur Allah bilir… Demeyin… Vallahi doğru söylüyorum…

Anlatayım bak… Bir kere bu iş öyle kolay değil… Davet ederken dili de hesaplıyorum. Örneğin benim tatlı kardeşim Juli’m (Macar Julianna illes Major) altı dil biliyor. Türkçe’yi de kendi kendine öğrenmiş ama de-da ekini bile ayrı kullanacak kadar doğru konuşup yazıyor… O kadar yani!.. Pek çok arkadaşım için tercüman oluyor.

Gürcü Lela da öğrendi ve konuşuyor. Esengali çok şeker biri, öğrenmeye çalışıyor… Sıkışınca imdadına çeviri programları yetişiyor. Ben bir şey söylediğim zaman artık bana öyle güveniyor ki…

“Hülya abla… Anlamadım fakat tamam!” diyor…

Momunbek biliyor, Alman Gabriela derdini anlatabiliyor, Ethem Kosovalı Türk, zaten Türkçe konuşuyor…

Gezdiğimiz tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerimizi de gönüllü rehberimiz zarif bir hanım Elif Genç öğretmenimiz anlattı… Akıcı ingilizcesi ile öyle bir anlatıyor ki tam tarihçesi, kültürel geçmişi… Öyküsü ile… O anlatıyor ben onunla gurur duyuyorum…

Mehtap hoca muhteşem bir gezi ve eğlence programı yazmış… E ayıptır söylemesi Çankırı’mızda da gezilecek çok yer var canım. O kadar gezdik, yine de bitiremedik… Arkadaşlarım haklı olarak “Resim ne zaman yapacağız?” diye sordular…

Ilgaz Dağı bütün görkemi ile karşımızda… Tepesinde bembeyaz kar, aşağıda bahar…  “Ilgaz Anadolu’nun sen yüce bir dağısın” şarkısı hep kulaklarımda…

Selahattin İnal Güzel Sanatlar Lisesi ile işbirliği içinde olunca bir gecemiz bile müzik ve eğlencesiz geçmiyor. Mezun olup başarı ile müzik yaşamını sürdüren sanatçı öğrenciler her gece bize sınav verir gibi bütün hünerlerini sunuyorlar… Şarkılar,  türküler… Hep birlikte söyleyip, oynuyoruz. Mehmed başkanımızın da bir güzel sesi var, arada o da bize eşlik ediyor.

Mehmed başkanımız çok doğal biri… Kendisini kasmıyor… Halk adamı, ama işinde çok iyi… Sürekli “Ilgaz’ı daha güzele ve daha ileri nasıl taşıyabilirim?”in peşinde… Sürekli projeler üretiyor. Hem öyle yerelde yetinmiyor, uluslararası projeler peşinde…img-20220517-wa0053.jpg
Neyse ilk gün Çankırı tarihi ve kültürel yerlerini gezdik.

Taş Mescit, Tarihi Çamaşırhane Müzesi, Radyo Televizyon Müzesi, Buğdaypazarı Medresesi, tuzcular arastası, tarihi evler, konaklar, eski sokaklar… Çankırı müzesi…

Sonraki gün Kırkpınar yaylasına gittik. Oradaki doğal gölün kıyısında sucuk ekmek yedik ve semaverde mis gibi demli çay içtik… Nasıl güzel, nasıl doğal, nasıl huzur…

Zepline bindi arkadaşlar, ben binemedim… Vertigom tetikler diye korktum… Ama çok özendim… Çok eğlendiler çünkü. Bir gün de teleferik ile yeşil Ilgaz’a tepeden baktılar… Bayıldılar…

Bu arada herkes öyle şevkle çalışıyor ki iki-üç hatta daha çok resim bitiren hocalarımız var…

Maşallah çok güzel, çok keyifli geçiyor günlerimiz…

Daha sonra bir gün Atkaracalar’da asker balıkları görmeye gittik. Levan çok esprili… Doğal mini havuzda balıklara bakıyoruz küçük olanlara “çavuş balık” irice olanlarına “paşa balık” diyerek ekliyor…

“Doktor balık ve ressam balık da var mı?”

Elif öğretmenimiz bir de efsanesini anlatıyor asker balıkların. Kurtuluş Savaşı sırasında kaybolan balıklar savaş sonrası yaralı bereli ortaya çıkınca savaşa gittiğine inanılıp asker balıklar olarak anılmaya başlanmış… Yöre halkı kutsal kabul etmişler. Yemek tutmak yasakmış, uymayanın başına felaket geliyormuş…

Bir gece de Kurşunlu’da İpeksoy Thermal Otel’de sıra gecesi ve çiğ köfte partisi oldu. Müzikle coştu bizimkiler, halay bile çektiler… Tey… Tey… Tey… İpeksoy işletmeye yeni açıldı. Avrupa standartlarında muhteşem bir otel. Pazarlama müdürü sevgili kardeşim Bekir Yurt bir güzel ağırladı bizi. Sıcacık termal havuzda yüzdük, hamamda ter attık…
Yıldıztepe’de bir köpek ve sekiz yavrusu… Nasıl sevimli, nasıl tatlılar… Artan yemeklerden götürüyoruz onlara…


Birini sevmek istedim. Önce ürktü, sonra benim ona sevgimi hissetti, korka korka yaklaştı… Kokladı… Ardından avucumun tadına baktı… Hııımmm… Bu teyzeden zarar gelmez, kötü biri değil dedi… Ve mutlu son… Korkmadan kendini bana sevdirdi…

Öyle tatlılar ki… Onların paytak paytak yürüyüşlerine, arada bir birbirlerine sataşmalarına bayılıyorum…

Biz 10 ülkeden 15 sanatçı sevgili Ilgaz Belediyesi başkanımız Mehmed Öztürk’ün daveti ile geldik. Muhteşem günler yaşadık. İsterim ki herkes görsün ve bu güzellikleri yaşasın…

Öyle zor ve cebi zorlayacak bir yer değil inanın…

Ankara’nın kuzey komşusu Çankırı’nın şirin bir ilçesi Ilgaz…

Bütün arkadaşlarım

“Ne güzel bir memleketin varmış, saklı cennet burası” dediler…

Bence de öyle…


Son gün çalışılan resimler sergilendi.  Sergi açılışına, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Nadir ALPASLAN, Çankırı Valimiz Abdullah Ayaz, Çankırı Karatekin Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Harun Çiftçi, Ilgaz
Kaymakamı Osman Oğuz Ekşi, İl Jandarma Komutanı J.Alb. Yusuf Mutlu Genç, Ilgaz Belediye Başkanı Mehmed Öztürk, İl Kültür ve Turizm Müdürü  Muharrem Ovacıklı, İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Öztürk, Türkiye Kızılay Derneği Çankırı Şube Başkanı Ahmet Ulusoy, AK Parti İl Başkanı Av. Abdulkadir Çelik, kurum müdürleri ve vatandaşlar ve öğrenciler ile kalabalık bir grup katılım sağladı.

Ve sonunda o güzel resimleri hediye ettik Belediyemize…


Bize bu güzellikleri yaşamamıza olanak sağlayan sevgili Mehmed Öztürk başkanıma davet ettiği için, sanata ve sanatçıya değer ve destek verdiği için… Güler yüzlü muhteşem konukseverliliği için sonsuz teşekkürler.
Bir teşekkür de taa İstanbul’dan sergimiz için eşi ve çocuğu ile gelen Çankırı Vakfı Başkanımız sevgili kardeşim İsmail Yüksel ve eşi Funda Yüksel’e…

Ilgaz Belediyesi ev sahipliğinde, Çankırı İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Selahattin İnal Güzel Sanatlar Lisesi, Kızılay Şubesi’nin desteği ile ve daha pek çok emek veren gizli emekçi ve kahramanlarla yapıldı bu güzel çalıştay… Hepsine çok teşekkür ediyorum.

Artık sanatçı arkadaşlarım kendi yerlerine döndüklerinde Çankırı’mızı, Ilgaz’ı, insanımızın konukseverliğini, doğal ve kültürel zenginlik ve güzelliklerimizi anlatacaklar…

Sanata, sanatçıya, ülkemizin, beldemizin tanıtımına ve turizme katkı kondu böylece..

E daha ne olsun…

Kaynak: Burası saklı cennet Ilgaz… – Hülya SEZGİN

Exit mobile version