SAAT : 05:30
Sabahın 05.30’unda
Berduş dolanırım İstiklal’ in dar sokaklarında
Elimde bir şişe kırmızı şarap
Bir de, kaçak tütünden sarıp içtiğim cigaram var…
Bir ben, bir de gölgemden başka kimseler yok
Sokak hayvanları hariç.
Ha, bir de göğüs kafesime sıkışıp kalan sensizlik.
Satmışım bu dünyanın anasını, babasını naralarıyla
Avare avare dolaşırken karşıma çıktın.
Hayal miydin, gerçek miydin
Sarhoş kafamla algılamam ne mümkün diyeceğim ama,
Bir elimdeki şişeye baktım,
Bir de hayal mi, gerçek mi olduğunu anlayamadığım
sana…
Oysa, daha şişenin yarısı bile olmamıştı.
Şarap da öyle kaliteli bir şey değil haaa, köpek
öldüreninden.
Tıpkı sensizlik gibi…
Anladım ki, berduş olduğum kadar henüz sarhoş
olmamıştım.
Sen beni tanımasan da, ben tanımıştım o mağrur
gözlerinden seni,
Demli kafamla.
Ya da tanıdın beni gözlerimden,
Yanındakilere mahçup olmamak için rol yapıp, sustun.
Berduş görünümüme acıyarak,
Para vermeye çalıştın.
Oysa, bir zamanlar severek bakan,
O gecenin kasvetini bozarcasına yıldız gibi parlayan
Kahverengi gözlerin artık acıyarak bakıyordu bana.
Sensizlik gibi, bakışların da
Bir kez daha öldürdü beni…
Doksan dokuz olan yarama bir daha eklendi,
Ve yüz oldu sabahın 05.30’unda.
Sen gittin ya o gün benden,
Ayın 17’sini, 18’e bağlayan gecede
Kendimi öldürdüm,
Ruhumu kaybettim,
Benliğimi yitirdim.
Anlayacağın, yere düşen bir bardak gibi
Bin parçaya bölündüm, gittiğinin gecesinde.
Arada bir onunla da kavga ediyorum,
Bir tek bana sadık kalan gölgemle.
Bir de köpek öldüren, ama beni öldürmeyip,
Sarhoş eden, berduş dolaştıran şarabım
Hem de en kırmızı olanından.
Gidişinden bana,
Senden yadigâr kalan…
CANDAN TURAN