HABER: ORÇUN ORÇUNSEL
Feyza Ketenci, İllüstratör
1) Maestro Bistro’ya hoş geldiniz. Sizi kısaca yakından tanıyabilir miyiz?
Hoş bulduk . 1987 yılında İstanbul’da doğdum, 2006 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde sanat eğitimime başladım. Prof. Kemal İskender ve Prof. Mehmet Mahir gibi ünlü ressamların atölyelerinde farklı tarzlarda resim eğitimi aldım. Genel olarak Akademi’nin klasik figüratif tarzda vermiş olduğu eğitimi benimsedim. Ayrıca portre konusunda uzmanlaşmak istediğim için St. Petersburg Akademi’nin ekolünden gelen Teymur Rızayev’den özel eğitim aldım ve bir süre de kendisine asistanlık yaptım. 2011 yılında MSGSÜ’den mezun oldum ve karakalem çizmeye hiç ara vermesem de bir süre yağlı boya resim yapmayı reddettim. Ancak sonrasında resim yapmadan duramadığımı farkettim ve yeniden yağlı boya resim yapmaya başladım. Bugün hala Ortaköy’deki atölyemde resim yapmaya ve resim dersi vermeye devam ediyorum.
2) Resim sanatı belki de en çok farklı tekniği içinde barındıran sanattır. Sizin kendi üretimlerinizde teknik anlamda kullanmayı seçtiğiniz, kendinizi yakın hissettiğiniz türler hangileri?
Çok disiplinli ve klasik tarzda eğitim veren bir ekolden geldiğim için ve daha da önemlisi kendime yakın hissettiğimden mütevellit bu tarzı benimsedim. Sanatçı olarak en önemli şeyin anlatmak istediklerimiz ile ortaya çıkan sonucun arasında köprü kuran mediumların kullanım tarzının benim ruhumu yansıtmasına izin veren bir teknik olan pentür’e yöneldim.
3) Eserlerinizde hiper gerçekçilikten bilinçli bir kaçınma olduğunu gözlemliyorum. Son derece canlı, hareketli figürler olmasına karşın resim evrenine ait gibiler. Bunun bizlere yaşattığı hislerin dışında gizli bir alt metni var mı?
Yukarıdaki paragrafta da değinmek istediğim aslında tam olarak buydu..Kullandığım fırça izlerinin anlatmak istediğim konu kadar, fiziksel ve ruhsal olarak dışavurumumun devinimlerini de yansıttığına inanıyorum.
4) Picasso’nun primitif sanattan beslenmesi gibi size de ilham veren bir kaynak veya anlayış var mı?
Son zamanlarda bir değişim geçirdiğimi hissediyorum. Evet, hayatımda bazı değişiklikler oluyor tabii ki ancak bu bahsettiğim değişim biraz daha sofistike bir değişim. Yakın zamanda İstanbul’da bir sayfiye yerinde sessiz sakin bir ortamda yaşarken tekrar şehire dönmek zorunda kaldım. Yeni taşındığım yerde sesten uyuyamamaya başladım. Kendime güzel bir kulaklık hediye ettim ve akşamları BBC Earth’ün deep ocean belgeselini izleyerek ve dinleyerek uyumaya başladım. Bu belgeselde insan sesi yok, sadece özel cihazlarla dalınabilecek kadar olan derinliklerdeki canlılar ve onların kendine has çıkardıkları sesler var. Bazen uykuyla uyanıklık arasında kayboluyorum ve derealizasyon yaşıyorum. Okyanusun derinliklerinde garip bir yaratığa dönüşüyorum. Son zamanlarda belki farketmişssindir üzerinde çalıştığım scrap book tamamen bu yaratıkların resimlerinden oluşuyor. Sanıyorum ki ilk solo sergimi portrelerden değil, bu yaratıklardan oluşmuş resimler oluşturacak. Bilmem sorunu yanıtlayabildim mi?
5) Kendinize örnek aldığınız sanatçılar kimler?
Van Gogh, Oskar Kokoschka, Modigliani, Shigeru Mizuki ilk aklıma gelenler bunlar.
6) Geçmişin büyük ustalarında, yaşları ilerledikçe paletlerinde bir sadeleşme söz konusu. Örneğin Renoir’ın son yıllarında paletinde sadece 5 renk vardı veya Picasso sadece birkaç çizgi ile büyük bir sadelik yakalıyordu. Siz kendi sanatınıza baktığınızda da hem geçmişinize göre bugün bulunduğunuz nokta için hem de geleceğe yönelik düşünce yolculuğu yaparsak benzer bir değişimden bahsedebilir miyiz?
Hayır, ne yazık ki şu ana kadar kullandığım medium üzerinde daha iyi olmaya çalışmaktan öteye geçemedim. Belki yukarıda da bahsetmiş olduğum okyanus yaratıkları projem bu süreçte bir fark yaratabilir. Öyle hissediyorum, yaşayıp göreceğim.
7) Plastik sanatçılar için atölyede geçirilen uzun saatlere müziğin eşlik etmesi yaygındır. Sizin de üretirken müzikle içkin bir çalışma ortamınız var mı yoksa sessizliği mi tercih edersiniz?
Kesinlikle müzikle çalışmayı tercih ediyorum. Müzik ruh halim ve motivasyonum üzerinde inanılmaz
etkili…
8) Sizi çok etkileyen, unutamadığınız bir sergi var mı?
Stendhal Sendromu dedikleri bir şey var, bilir misin? Sanırım 20’li yaşlarımın başındaydım Amsterdam’daki Rijk Museum’da Rembrandt’ın eserlerini gördüğümde yaşadığım şey tam olarak
o kendinden geçme haliydi… Etkilenmek değil yalnızca, ruhum bedenimden ayrıldı diyebilirim
9) Resim dışında hobileriniz neler?
Yoga ve seramik.
10) Sizi etkileyen, hayatınızda düstur edindiğiniz bir söz, bir felsefe var mı?
Kendimi önce kendimden sonra diğer canlılardan sonra da doğal afetlerden koruyacağım.
11) Resim sanatına ilgi duyan gençler için tavsiyeleriniz nelerdir?
Çok sayıda olmasa da resim dersi verdiğim bir kaç öğrencim var ve ben resim öğretmeni değilim sadece bildiklerimi paylaşıyorum onlarla ancak gördüğüm şey çoğunun sabırsız ve prensipsiz olmaları… Sanat söz konusu olsun ya da başka bir şey, düzenli bir şekilde bir işi ele almalı ve sabırla üzerinde ilerlemeliyiz. Ve bu çok uzun bir yol. Sabırlı olsunlar ve bol bol gördükleri şeyleri çizsinler, fotoğrafın resmini çizmesinler.
Fix Menü:
1) Hayatınızı değiştiren, çok etkilendiğiniz bir sanat eseri var mı?
Rembrandt ‘Dr. Nicolaes Tulp’un Anatomi Dersi’
2) Bir film veya roman karakteri olsaydınız hangisi olurdunuz?
Roman karakteri, Nastasya Fillippovna Dostoyeski ‘Budala’
3) Nerede yaşamak istersiniz?
Okyanus Altında yaşamak istedim.
4) En sevdiğiniz müzik eseri hangisi?
En sevdiğim müzik eseri John Coltrane ‘My Favorite Things’
5) En sevdiğiniz roman hangisi?
En sevdiğim roman Bulgakov ‘Usta ve Margarita’
6) En sevdiğiniz film hangisi?
Peter Greenaway ‘The Cook The Thief His Wife and Her Lover’’
7) Son olarak, sizi takip etmek isteyenler için sosyal medya adreslerinizi paylaşır mısınız?
instagram hesabım: feyza_cassavetes