AŞKIN RENKLERİ: PS: I LOVE YOU İLE AŞKA YOLCULUK

Merhaba sevgili okur!

Size yine bir film yorumuyla geldim bu ay! 2007’den kalma ve bu günlerde Netflix’te gündeme girmeyi başaran filmlerden biriyle: PS: I LOVE YOU(Not: Seni Seviyorum)

Bana bolca soru sorduran, İrlanda sevgimi yeniden alevlendiren, aşka bakış açımı sorgulatan bir film oldu yine her zamanki gibi!

Sanat ne zaman ya da nasıl ortaya çıkar? Bu soruya hiç cevap düşündünüz mü? Bazen büyük acılarla yoğrulmamız gerekir sanat yapabilmek adına. Kimi zaman aşk, kimi zaman dostluk yarası… Bir şekilde yoğun bir duygu durumunca tetikleniriz. Ve voila! Yaratma süreci başlar! “Ps: I Love You(Not: Seni Seviyorum” da işte tam da böyle bir sanat doğuş sürecini aşkla ve İrlanda kültürüyle harmanlayarak sunuyor biz izleyicilere. Ya da daha nokta atışı bir tabirle izleyici değil film okurlarına çünkü bu yazıyı okuyanlar biliyorum ki sadece izlemiyorlar aslında okuma yapıyorlar kelimenin tam anlamıyla!

Gelelim filmin detaylarına! Film, evli bir çiftin rutinleşmeye başlayan kavgalarından biriyle başlıyor. Yani yönetmen ve senarist bizi bir anda kolluksuz havuza atılan ve yüzmeyi yeni öğrenen çocuk misali hikayenin tam göbeğine atıveriyorlar! Bu, yazarken de kullandığımız bir taktiktir. Okuyucuyu bir anda hikayenin tam içine çekmeye çalışırız ve sonra hikayeyi başından sonundan karışık halde anlatmaya başlarız. Böylece okur, hikayenin içinde kalır ve olaylar su gibi akar gider. İşte bu nedenle Not: Seni Seviyorum filmiyle güzel bir kurgunun meydanında dans edeceksiniz diyebilirim!

Sanatı, aşkı, evliliğin getirdiklerini, ölüm sonrası gelen yas sürecini ve dostluğu en güzel halleriyle ele alan film için şunu söyleyebiliriz ki aşk, her zaman sadece aşk değildir. Çok katmanlıdır ve her katmanında evrenler barındırır. Tam da bu film gibi… Her katmanı başka evrenlere, her evren başka dünyalara açılır. Ta ki siz bir yerde aynadaki aksinize denk gelinceye dek… Bu filmi izlerken kendinizden parçalar bulmaya, ağlamaya, gülmeye ve en önemlisi de düşünmeye hazır olun!

“Bazen konuşmadan biriyle yan yana yürümek güzeldir.” diyor filmin bir sahnesinde Gerry, peki siz kiminle konuşmadan yürümek isterdiniz? Tanımadığınız biriyle mi yoksa tanımak istediğiniz veya tanıdığınızı düşündüğünüz biriyle mi? Susmak, kimi zaman düşündüğümüzden daha çok sözcük saklar bağrında zira.

Bir başka hoşuma giden replik ise “Bir erkek, bir kadına konuşmadan gerçeği söyleyebilmeli.”.  Gerçek… Dünyanın hem en önemli olgusu hem de en zor söyleneni belki de… Filmin sorgulattığı şeylerden biri de bu bence: Gerçeği ne derecede söylemeyi başarıyoruz?

Gelelim bir de ilk öpücük meselesine… Günümüz hızlı dünyasında değerini unuttuğumuz şeylerden biri değil mi sizce de ilk öpücük? İnanın bana, bu filmi izlerken aşka dair hızlandırılmış yaşamlarımızın bize unutturduğu tüm o yoğun duyguları hatırlayacaksınız!  

Son olarak sizlere bir soru yöneltmek istiyorum. Sizce bir film ama iyi bir film kaç kere izlenir? Ben bu filmi en az on kere izlemişimdir! Hala aynı keyifle izleyebilmem, benim için bu filmin ne denli iyi olduğunun bir göstergesi! Sizce iyi bir filmi sizin için de iyi yapan nedir?

Cevaplarınızı benimle paylaşmak isterseniz veya üzerine konuşalım dediğiniz filmleri de bana iletebilesiniz diye şuraya instagram hesabımı bırakıyorum: tugce_vural_kelebek

Sonraki yazılarda görüşmek üzere…

Sorularla, filmlerle ve sanatla kalın…

Exit mobile version