DERLEYEN: ORÇUN ORÇUNSEL
1. Orçun Orçunsel kimdir?
Kendimi müzisyen olarak tanımlayabilirim. Orkestra şefi, konser piyanisti ve besteciyim. Istanbul’da Notre Dame de Sion Lisesi’nin konser salonunda faaliyet gösteren Orchestra’Sion senfonik topluluğunun kurucusuyum ve 15 yıldır bu orkestranın daimi şefliğini ve genel sanat yönetmenliğini yapmaktayım. Bu orkestra ile piyano ekolünün en büyük simgelerinden biri olan Paul Badura‐Skoda başta olmak üzere, Andrei Gavrilov, Dimitri Ashkenazy, Aleksandr Rudin, Ayşegül Sarıca, Paul Gulda, Ali Poyrazoğlu, Cihat Aşkın, Gülsin Onay gibi dünya çapında sanatçılarla aynı sahneyi paylaştık; Türkiye’de seslendirilmemiş orijinal eserleri ve Mahler’in senfonileri, Holst’ün Gezegenler Süiti, Franck’ın keman sonatı, Ravel’in sonatini gibi büyük orkestra, oda müziği veya piyano için yazılmış eserlerin oda orkestrası uyarlamalarını Türkiye’de ve Dünyada ilk kez dinleyiciyle buluşturduk. Yine Orchestra’Sion ile bu yıl 6. kez gerçekleştireceğimiz, iki yılda bir uluslararası bir piyano yarışması düzenlemekteyiz. Bu yarışma, Uluslararası Müzik Yarışmaları Dünya Federasyonu ve Alink Argerich Vakfı tarafından desteklenmektedir ve ben de yarışmada hem jüri olarak yer alıyorum hem de final aşamasında orkestrayı yönetiyorum. Bunun dışında film müzikleri besteliyor, çeşitli yarışmalarda jüri olarak yer alıyor ve üniversitelerde müzik temalı söyleşiler gerçekleştiriyorum.Özellikle yurt dışında bizim bestecilerimizin eserlerinin dinleyicilere ulaşması için gayret gösteriyorum.
2. Sanatınızı anlatır mısınız?
Benim uzmanlık alanım, klasik müziktir. Yaklaşık olarak son 500 yıldır çoksesli müzik alanında yazılmış müzik eserlerini seslendiriyorum. Bunu bazen bir orkestra aracılığıyla, bazen piyano ile yapıyorum. Bazense farklı çalgı veya çalgı grupları için yazılmış eserleri başka çalgılara uyarlıyorum. Örneğin bir senfoniyi (genelde 70-80 kişilik bir orkestra için yazılmıştır) piyano, keman, çello ve flüt grubunun çalabileceği şekle getiriyorum veya tam tersi, bir piyano eserinin orkestrasyonunu yaparak senfonik orkestraların çalmasını sağlıyorum. Bunun dışında, freelance bir şef olarak davet aldığım orkestraları yönetmeye gidiyorum veya aynı şekilde solist olarak yer alıyor, piyano resitalleri ve oda müziği konserleri veriyorum.3. Maestro Bistro’da neler bizi bekliyor?
Maestro Bistro: Şefin Mutfağı, adından da anlaşılacağı üzere, çeşitli alanlarda sanat üreten başarılı kişilerin kendi sanatlarından bahsettiği, işin mutfağına değindikleri bir söyleşi platformu olacak. Burada sadece müzisyenler değil, resim, sinema, yazın ve sahne sanatları üzerine uzmanlaşmış sanatçıları da ağırlamayı düşünüyorum. Okuyucu, bir bistro atmosferinde, benim ve konuğumun yanında bir üçüncü kişi olarak masamızda oturuyormuş gibi sohbetimizi okuyacak. Burada her zaman hakkında bir şeyler gördüğümüz ünlü sanatçıların yanı sıra perde arkasındaki görünmeyen kahramanlar ve orkestra müzisyenleri gibi bir bütünün parçası olan sanatçılar da yer alacak.4. Müzisyen hayatınızı anlatır mısınız?
Benim hayatım büyük ölçüde müzikle geçiyor. Müziğin üç farklı alanında çalıştığım için aslında üç kişilik bir müzik hayatı yaşıyorum. Konser piyanistliği zaten başlı başına her gün düzenli çalışmayı gerektiriyor. Orkestra yöneteceğim zaman dört gün boyunca onun provaları oluyor, bazen yakın tarihe iki farklı orkestra konseri bile denk düşebiliyor. Bunlara bir de eser veya düzenleme siparişleri ekleniyor. Tıpkı bir bilgisayar programcısının kod yazması gibi Bilgisayar başında nota yazmak uzun süreli mesai isteyen bir iş. Tabii bir de kendimi beslemek için okumalar, araştırmalar yapıyorum. Böyle yoğun bir tempoda başka bir şeye pek zaman kalmıyor.5. Sanatın hangi dalları en çok ilgi alanınıza giriyor?
Sinema ve edebiyat özellikle ilgimi çekiyor. Bergman, Östlund, Scorsese, Fincher, Villeneuve, von Trier, Tarantino, Almodóvar, Tarkovsky, Kubrick, Nolan, Wes Anderson, Woody Allen, Tim Burton filmlerini severim. Edebiyatta ise klasikleri tercih ediyorum. Büyük yazarlarla iletişimde olmak, çevremizdeki insanlara nazaran çok daha derin şeyler katıyor insana.6. Gerçekleştirmek istediğiniz ütopyanız nedir?
Saygun’un tüm senfonilerini set olarak kaydetmek isterim. Bunu yapan bir Türk orkestrası henüz yok.7. Sosyal medya adreslerinizi takip etmek isteyenlerle paylaşır mısınız?
Sosyal medyayı çok aktif kullandığım söylenemez. Açıkçası birkaç yıl öncesine kadar cep telefonu kullanmıyordum. Zorla aldırdılar bana. Numaram pek kimsede yoktur, telefon da evin bir köşesinde durur, bazen unuturum, şarjı biter… Teknolojiye karşı değilim ama yüzlerce kişi tarafından her saniye ulaşılabilir olmak çok rahatsız edici geliyor bana. Eskiden evin dışındayken insanlar birbirine ulaşamazdı. Ancak ulaşılmaya açık olduğunuz, müsait olduğunuz zaman ulaşılırdınız. Şimdi araba kullanırken bile insanlar telefon ekranına bakıp mesajlaşıyorlar. Tek başına kalmanın, tefekkür hâline geçmenin nasıl bir şey olduğu unutuldu. Herkesle 7/24 temas halinde olmak bana korkunç görünüyor. Yine de instagram ve facebook hesabım var: @orcuncell ile facebook.com/orcunsel8. Beğendiğiniz sanatçılar kimlerdir?
Kendi alanımda Stokowski, Mengelberg, R.Strauss, Koussevitzky, Abbado, Paavo Jarvi, Mackerras, Gardiner, Jordi Savall gibi şeflerin yorumlarını seviyorum. Piyanistlerden Rachmaninoff, Horowitz, Biret, H.J.Lim, Argerich, Haskill, Volodos ilk aklıma gelen isimler. Bestecileri saymak çok daha zor geliyor bana. Çünkü onlar her daim hayatımda etkileşimde olduğum isimler. Mahler ve Beethoven en sevdiklerim. Ama tabii Mozart, Brahms, Bach, Chopin, Schubert gibi isimleri saymadan edemeyeceğim.9. En keyif aldığınız konser hangisiydi?
2015’te Orchestra’Sion ile büyük duayen Paul Badura-Skoda’yı ağırlamıştık ve birlikte Beethoven’ın 5. Piyano Konçertosu’nu seslendirdik. O’nun Beethoven yorumuna hayran kaldım ve birlikte aynı sahneyi paylaşmak, prova sürecindeki sohbetlerimiz benim için unutamayacağım anılar oldu.10. Hayat felsefeniz nedir?
“Köpeğinin düşündüğü kişi ol.” Teksaslı yazar J.W.Stephens’ın “Carrizo ile Satranç” hikâyesinde geçen çok sevdiğim bir sözdür bu. Olabiliyor muyum? Hayır, öyle saf bir iyilik timsali olabilmek, insanın sınırlarını aşar. Bunun dışında; hayat felsefem, gerçeğin, yalnızca gerçeğin peşinden gitmektir. Bir saçmalığa milyarlarca kişi inanıyor olsa bile bu onun saçmalık olduğu gerçeğini değiştirmez ve benim inanmam mümkün değildir. Dünyada hayatıma temas edecek herkesten farklı bir hakikâte tutunmak, hayat kalitemi düşürebilir, beni zor durumlara sokabilir, iş ve kişisel ilişkiler bakımından çok büyük kayıplara sebep olabilir. Ama yine de sırf herkes koşuyor diye bir saçmalığın peşinden koşamam. Bunu da Beethoven’a borçluyum.