Röportaj: Eylül Aşkın
Bugünkü konuğumuz, 2000’li yılların başlarında Twitter platformu üzerinden yaptığı paylaşımlarla Türkiye’nin ilk sosyal medya fenomenlerinden biri olmuş, bu tanınırlığını sunduğu radyo programları ve beraberinde açtığı Youtube hesabı ile sürdürmüş, reklam ve metin yazarı, sunucu, içerik üretici, ekstrem kadın Selcan Aydın.
- Nasıl bir çocuktunuz? Küçükken ne olmayı hayal ederdiniz? Şu an hayal ettiğinize yakın bir noktada mısınız?
- Üç yaşıma kadar tek kelime etmemişim. Ailem sağır ya da dilsiz olduğumu düşünüp doktor doktor dolaşmış. Doktorlar, bilinçli olarak konuşmadığımı söylemiş. Sonra birden aşırı düzgün bir Türkçe ile konuşmaya başlamışım. 🙂 Küçükken doktor ya da polis olmayı istiyordum. Büyüdükçe kesinlikle sanata dokunan bir iş yapmam gerektiğini fark ettim. Hayal etmeyi pek beceremiyorum ama planlarım gayet yolunda gidiyor.
2) Twitter hesabınızı ilk açtığınızda aklınızda fenomen olmak var mıydı? Sizce sosyal medyada dikkatleri üzerinize çekmenizde en çok ne etkili oldu?
- Fenomen olmak aklımda yoktu çünkü ‘fenomenlik’ tanımı hayatımızda değildi. Depresyonumu mizahi bi yönden ele alıp, Twitter’ın ilk kullanıcılarından biri olunca takipçi kaçınılmaz oldu sanırım.
3) Fotoğraf çekmek sizin için ne ifade ediyor? Kariyerinize bu alanda devam etmemenizde neler etkili oldu?
- Sanat dalları çoğunlukla kişinin deneyimlerini, düşüncelerini ve hayallerini anlatma biçimi üzerinden gelişiyor. Fotoğraf da bunlardan biri. Bazen tek bir fotoğrafla birçok şeyi anlatabiliyorsun. Bu kısmı sihirli buluyorum. Yazarak ifade etmenin beni daha çok tatmin ettiğini fark ettim. Yoksa fotoğrafçılığı hala çok seviyorum.
4) Sosyal medyada gördüğünüz ilgi sonrasında gelen tekliflerle reklam ajanslarında metin yazarlığı yapmaya başladınız. Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü mezunu olarak sizin için çok da uzak bir alan değildi aslında bu. Üniversitede okurken de reklam sektörüne girmek aklınızda var mıydı? Sosyal medyada fenomen olmanızın reklam sektöründeki başarınıza katkı sağladığını düşünüyor musunuz?
- Üniversite okurken reklam sektörüne girmek aklımda yoktu, sadece tatlı bir tesadüf diyebiliriz buna. 🙂 Fenomen olmak, aklımın çalışma biçimini göstermek için avantajdı fakat fenomenlik ve reklam çalışanı olmak arasında çok ciddi farklar var.
5) İlk kitabınız “Falanca Hikayeler’den 25” 2014 yılında yayınlandı. Bir kitap yazma düşüncesi nasıl gelişti? Kitabı yazım sürecinde nasıl bir ruh hali içerisindeydiniz? Nelerden ve kimlerden ilham aldınız?
- Anonim olduğum bir blogum vardı. Oradaki takipçi sayım 27.000’i bulduğunda takipçilerim kitap yazmam üzerine baskı yapmaya başladı. Ben de birkaç yayınevi ile görüştüm ve serüven böyle başladı. Kendimi Büyükada’ya kapattım ve her sabah erkenden uyanıp kitabı yazmaya koyuldum. Yazarken tekrar yaşıyor olmak biraz psikolojik olarak zorladı ama bittiğinde sokaklarda bağıra çağıra derdimi dökmüş gibi hissettim. Otobiyografik roman olduğu için ilham olan hayatıma dokunanlardı…
6) Sosyal medya bünyesinde sadece yazılarınız ile değil, Youtube’da yayınladığınız videolarla da ayrı bir fenomensiniz. Youtube serüveniniz nasıl başladı? İçerik üretiminde dikkate aldığınız kıstaslar neler?
- Konuşma becerimi geliştiren süreç Rock FM ve Kent FM’de yaptığım radyo yayınları ile başladı. Bu süreç bittiğinde, bunu görüntülü bir şekilde aktarmaya karar verdim, insanlar da sevdiler. Aslında başlarda yazar kimliğime ters düşmemesi için kendimi çok kısıtlıyordum fakat hepimizin içinde birçok karakter var. Onları yansıtmaya karar verdiğimde işler daha kolay oluyor.
7) 2015 yılında yayınlanan ikinci kitabınız “Bu Havalarda Dönme Bana” ve 2018’de yayınlanan “Dan” adlı üçüncü ve son kitabınız sonrası yazar olarak bir sessizliğe büründünüz. Bunda yaşadığımız pandemi döneminin de etkisi oldu mu? Yakın zamanda yeni bir kitap yayınlama düşünceniz ya da böyle bir hazırlığınız var mı?
- Kitap yazma süreci ciddi bir disiplin ve yaşanmışlık gerektiriyor. Henüz cümlelerim birikmedi; biriktiğinde mutlaka 4. kitap gelecektir.
8) Bir yazar olarak okumaktan çok keyif aldığınız, takip ettiğiniz, yerli ve yabancı yazarlar kimler? Edebiyatın ve fotoğrafın dışında başka sanat dalları ile de ilgili misiniz?
- Tezer Özlü’yü anlatım biçimi olarak kendi tarzıma çok benzetiyorum. Mark Twain de okumayı seviyorum. Ali Lidar’ın şiirlerini beğeniyorum. Skala çok geniş aslında. Müzikle de ilgiliyim. Hem iyi bir dinleyici hem de üretici olarak.
9) Bir dönem Rock FM ve Kent FM bünyesinde radyoculuk da yaptınız. Hem içerik üreticisi, hem metin yazarı, hem de sunuculuk konusundaki bütün bu becerilerinizi bir araya getirip bir televizyon programı sunmak gibi bir düşünceniz var mı ya da olabilir mi?
- Olabilir, neden olmasın? 🙂
10) Motorsiklete ve ekstrem sporlara olan ilginizi birçok kez dile getirdiniz. Bu anlamda hobi ya da profesyonel olarak hangi sporlarla ilgileniyorsunuz? Heyecan yaratıcılığınızı perçinleyen önemli bir faktör mü?
- Spor, hayatımın her zaman bir parçası. Ekstrem sporların bünyede yarattığı heyecanı da çok seviyorum. Yoksa yükseklik korkusu olan birinin bungee jumping yapması pek akıl işi değil. 🙂
11) Bir yazar olarak yazım stiliniz hakkında neler söyleyebilirsiniz? İlk dönemlerden bugüne tarzınızda ve yazarlığa yaklaşımınızda ne gibi farklar, değişimler gözlemliyorsunuz?
- Ben ağdalı bir dil yerine, okuyana karşısında biri anlatıyormuşçasına dokunan yazı stilini benimsiyorum. Daha samimi, daha gerçekçi geliyor bana. Mesleğim gereği birçok kişiliğe bürünerek yazdığım için sürekli değişiyor ve gelişiyorum.
12) Hala bilmeyenler için, okurlarımız sizi sosyal medyada hangi kanallardan takip edebilirler?