İnşa ettiklerimiz aynı zamanda bizi inşa eden midir?
Yaşamın sonsuz kaotik halleri ve varlığın kestirilemez potansiyelleri zihinsel olanın sınırlayıcılığını zorlayabilir mi? Yaşadığımız hayatların sınırlı, geçici ve kişisel niteliği kavramların ve yasaların metafiziğiyle baş edebilir mi? Hayatın doğal akışı yasaların ve kavramların sınırlarını aşındırabilir mi?
Sanatçı Metin Özgör, üç döneme ait işlerinde tutkuyla forma getirdiği düşünceleri ile yukarıda sıralananlar gibi pek çok sorunun peşine düşüyor. Tek hücreli bir canlıdan komplex bir evrene, uzamın içinde yerleşen ve uzamı inşa eden kültürel alışkanlıkların, yasal düzeneklerin, zihinsel üretimlerin sınırlarına bakıyor. Oluşturulmuş her bir kavramın veya insan elinden çıkma her bir yasanın hem fiziki dünyada hem de duygu dünyasındaki katılığına eğilen Özgör için, kelimelerin ve şeylerin modern düzeninde; dil ile doğanın, toplum ile yasanın, bilim ile mitin bir birinden kopması ve bu kopuşun öznesiz otoriterliği; her bir bireyin diğeri için bir sınır, bir rakip, potansiyel bir düşman olma hali: ortak bir idealin veya ütopyaların kırılganlığına işaret ediyor.
Düzen, denge ve renk doygunlukları açısından mükemmel kompozisyonlar ve formlar meydana getiren sanatçı, soyut formların birbirine halkalanan idealize tasarımında sınırlanmış, çevrelenmiş bir katılığın sıradüzenini gösterir. Varlık, tekrara yasalanan bu zeminde yaygın bir inşa ediciliğin soyut hallerinden çıkarak bir zincirin halkasına evrilir. Kavramlar sınırları, sınırlar yasaları, yasalar da kavramları inşa eder. Bu üç fenomen sürekli birbirinin yerini tutar hayatın içinde ve soyut bir insan öznesi yaratır.
Bu özne, hukuksal ve bürokratik düzlemde hiç tamamlanmamış eksik bir özne olarak kusurlu kalacaktır. Daha başlangıçta kendisini inşa eden düzeneğin karşısında keyfi bir muamelenin sanığı olacaktır. Kafka’nın Dava ve Şato’sundaki öznedir bu. Yasa, Sınır ve Kavram onu çerçevelemiştir en baştan ama bütün bu metafizik tamamen sembolik bir kudretten beslenir, o cübbeyi veya formayı giyenin bir önemi yoktur.
Bir çizgi aynı zamanda bir yasa, sınır ya da bir ideal form olarak karedir. Sınır, yasa ve kavram sistem inşa edici sac ayaklarıdır. Genişleyerek, çoğalarak, tekrarlayarak sürer. İnşa edenin inşa edildiği oksimoron bir halin adıdır bu. Tıpkı soyut sanatın kendinden başka hiçbir göndermesi olmayan klasik mantığı gibi.
Metin Özgörplastik idealin temel elementlerine baş vurup yasal ve kavramsal olanın sınırlarına götürüyor. Organikle inorganik, soyutla figüratif, simgesel metafizik (yasal) kudretle Doğa’dan gelen arasına çekilmiş keskin hatların geçirgenliğini telaffuz ediyor. İnşa edilenin aynı zaman inşa etmedeki kaçınılmaz ironisini plastik hakikate sızdırıyor.
Metin Özgör’ün ‘’Sınırlar, Yasalar, Kavramlar’’ sergisi 15 Mayıs’a kadar salı-pazar 12.00 17.00 saatleri arası Cihangir Little Art Galeri’de izlenebilir.