Bugün, kendisini daha çok ikinci yönetmenliğini yaptığı Halka, Poyraz Karayel dizilerinden ve BluTv‘de yayınlanan, yönetmenliğini yaptığı “Doğu” dizisinden tanıdığımız, yönetmen Emrah Aguş ile beraberiz.
1) Sinema senin için bir tutku muydu? Nasıl karar verdin yönetmen olmak istediğine?
Sinema ile seyirci olarak ilk tanıştığımda tabi ki çok etkilenmiştim. Uzun yıllar boyunca sinemaya büyülü başka bir dünya olarak bakıyordum. Ancak mesleğimi bu yönde şekillendirmeyi çok sonradan düşündüm. Büyüdüğüm çevrenin beklentisi iş garantisi olan bir mesleğin diplomasını almam yönündeydi ve bu anlamda hem ailemden, hem yakın çevremden baskı gördüm. Ancak ben sinemayı kabul ettiremesem de, “Radyo, Sinema ve Televizyon” diye bir bölümle gelince ilk başta kimse anlamadı ve üç ayrı mecra ismi görünce ‘biri olmazsa diğeri olur, işsiz kalmaz heralde’ diye yarım bir onay aldım çevremden 😊 Bana bu bölümü seçtiren sinemaya olan hayranlığım ve sevgimdi. Hikaye anlatmak ve o hikayenin evrenine tamamen hükmetmek daha küçük yaşlarda oyun kurarken bile farketmeden sahip olduğum bir güdüydü ve sinema ile bunu daha iyi ortaya çıkartabileceğimi, kendimi daha iyi ifade edebileceğimi düşündüğüm noktada yönetmen olmaya karar verdim.
2) Gazi Üniversitesi Radyo, Sinema ve Televizyon Bölümü mezunusun. Öğretmenlerinden mesleğine dair aldığın en güzel nasihat neydi? Ya da var mı eğitim hayatına dair unutamadığın bir anın?
Benim dönemimde eğitimci kadrosu daha çok gazetecilerden oluştuğu için sinemaya dair büyük nasihatler almak gibi bir şansım olmadı. Fakat, sektörde yönetmenliğe dair Serdar Akar’ın bir sözü hala aklıma gelir bazen “Yönetmenlikte iki şey çok önemlidir: Biri ifade, diğeri irade. ”
3) Yerli ve yabancı hangi yönetmenlerden etkileniyor, ilham alıyorsun?
Yerli yönetmenlerden gerek teknik, gerek senaryo, oyun yönetimi vb. konularda çok şey öğrendiğim, sevdiğim ve asistanlıklarını da yaptığım yönetmenler: Kerem Çakıroğlu, Cemal Şan ve Osman Sınav var. Yabancı yönetmenlerden ise Guy Ritchie ve Tarantino hayranıyım. Bunun yanı sıra farklı işler yapmalarıyla Inarritu, Gaspar Noe ve David Fincher’ı da çok severek takip ederim.
4) Şu an kariyerin televizyon projeleri ekseninde şekilleniyor. Stajyerlikten çıkıp yönetmen koltuğuna oturmak çoğu için zorlu bir süreçtir. Mesleğinde hızla ilerlemeni nasıl değerlendiriyorsun? Uzun vadede sinema filmi çekmek gibi bir hedefin var mı?
Mesleğimde benden çok daha hızlı ilerleyen insanlar oldu 😊 Ben kendimi bazen biraz geri kalmış bile hissediyorum. Yaklaşık 14 senedir sektördeyim. Zor bir sektör deyince genelde çalışma saatleri ve şartları akla gelir ama aynı zamanda işsiz kaldığınız bazen aylarca, bazen yıllarca süren zamanlar olur. Ben bu anlamda çok hızlı ilerlediğimi düşünmüyorum. Ancak sektörel tecrübe için ideal bir zamanlama ve sürecin benim için işlediğini düşünüyorum. Reji asistanlıklarının hepsini en az iki yıl süreyle yaptım. Yönetmenlikte de yardımcı yönetmenlik ve ikinci yönetmenlik tecrübelerinden sonra bir iki yıldır yönetmenlik yapmaya başladım. Lise yıllarından itibaren düşünürsek ‘asıl şimdi başlıyoruz’ dediğim noktaya ancak geldim ve yeni başlıyorum.
5) Şu anda hangi projelerde yer almaktasın, nelerle meşgulsün?
Şu anda bir arkadaşımla beraber yaklaşık iki yıl önce yazdığımız bir projeyi Trt Dijital platformuna hazırlıyoruz. Uzun süren bir hazırlık sürecinin ardından, iki haftadır setteyiz. Oldukça yoğun, ancak çok eğlenceli bir hikaye. Setlerin perde arkasını, bir figüranın gözünden anlattığımız ve bol bol sistem, sektör eleştirisi yaptığımız kara komedi bir dizi çekiyoruz. Bir sezonu on bölümden oluşan ve üç sezon tasarladığımız bir hikaye. Bir an önce yeni yılla beraber izleyicilerin beğenisine sunmak için yoğun bir tempoda çalışma halindeyiz.
6) İlgilendiğin ya da beslendiğin başka sanat dalları da var mı?
En az sinema kadar sevdiğim bir diğer ilgi alanım müzik ama sinema kadar ilgilenemediğim için en büyük hobim olarak kaldı. Yeni bir enstrüman öğrenmeyi seviyorum ve her dönem belirli bir müzik aletine merak salıp onu öğreniyorum. Kayıtlar alıyorum, ufak bir takım aranjmanlar yapıp kendime saklıyorum veya yakın arkadaşlarımla paylaşıyorum. Uzun vadede kendi çektiğim işlerin müziklerini yapmayı deneyeceğim ve müzik ile olan ilişkimi de profesyonel bir seviyeye taşımaya çalışacağım.
7) Mesleki anlamda en ütopik bulduğun hayalin ne?
Mesleki başarı anlamında bana hiçbir şey ütopik gelmiyor. Her ödül kazanılabilir. Bir gün çektiğiniz bir filmi milyonlar, hatta tüm dünya izleyebilir. Bu her zaman mümkün. Bana ütopik gelen şey şu ki ülkemizde toplumsal olarak barışamadığımız veya konuşamadığımız bir çok konu var; bu konuları belki esprili bir durum komedisi veya kara mizah türü filmler ile maddeleştirerek zihinlerde daha konuşulabilir, uzlaşılabilir, en azından birbirini anlayabilir bir seviyede ortak akıl oluşturmak.
8) Senin için iyi bir yönetmen olabilmek hangi nitelikleri gerektirir?
Benim yönetmenlik düsturuma göre, yönetmenin işi aslen “tavrı tutmaktır.” Buna kamera dili, oyunculuk, mizansenler, mekan, renkler ve diğer her şey dahildir. Bu noktada, Serdar hocanın da söylediği gibi, en önemli nitelikler irade ve ifade kabiliyetidir.
9) En mutlu ve en acı anını sorsam?
En mutlu anım tabi ki kızımı gördüğüm ilk an. En mutsuz anım ise çok sevdiğim birini toprağa verdiğim an. Hiçbir şey bir yaşamın başlangıcı ve sona ermesi kadar ciddi gelmiyor açıkçası.
10) Okurlarımız seni sosyal medyadan nereden takip edebilirler?
Belki biraz boomer bir cevap olacak ama iyi bir youtube izleyicisi olsam da sosyal medya hesaplarımı pek aktif kullanmıyorum. Twitter’dan bir haber bülteni olarak faydalanıyorum ve biraz da instagram kullanıyorum. Yine de iki hesap için de “Emrah Aguş” yazarak bana ulaşabilirler.
02:00
News
Neler İzliyoruz
Neler İzliyoruz
Neler İzliyoruz
Neler İzliyoruz
Neler İzliyoruz
Sinema
