Ceyda Saltadal: “Anatomi kitapları okuyarak, ameliyat videoları izleyerek, medikal makaleler okuyarak büyüdüm.”

Röportaj: Eylül AŞKIN (Click here for English: https://artsandseptember.blogspot.com/2024/01/ceyda-saltadal-reflects-i-grew-up.html )

Bugün oyuncu, seslendirme sanatçısı, yoga eğitmeni, aile dizimi terapisti, merakıyla, çalışkanlığıyla, azmiyle ve hala devam etmekte olduğu eğitim hayatıyla daha bir çok beceriyi bünyesinde ve zihninde barındıran, güler yüzüyle bulunduğu her ortama pozitif enerjiler yayan şahane bir kadınla birlikteyiz. Ceyda Fatma Saltadal.

1) Oyuncu olma isteği nasıl doğdu içinizde? Çocukken de sahne önünde olmanın hayalini kurar mıydınız? Biraz o kendinizi keşif sürecinden bahseder misiniz?

  • 5-6 yaşlarında taklit yapmaya başladım. Peruklar, otrişler takıp kılıktan kılığa girer ayna karşısında oyun oynardım. En sevdiğim şeydi değişik karakterlere bürünmek. Reklam jinglelarını ve repliklerini ezberler evde reklamları canlandırırdım. Aslında o yaşlarda ilk hayalim dansöz olmaktı, Mısır Çarşısı’nı gezerdik sıkça, anneme bana dansöz kıyafeti alması için yalvardığımı hatırlıyorum. Sonra hayvanlarla çok özel bir iletişimim olduğunu fark ettim ve veteriner olmak istedim. 10 yaşına geldiğimde tiyatroyla tanıştım ve dedim ki ben buyum, yerim sahne. Ben oyuncu olacağım. Aç kalırsın dediler, ‘Olsun, başka işler de yaparım.’ dediğimi hatırlıyorum. Orta okul ve lisede hep sahnedeydim. Oyunlar, yarışmalar, sunuculuklar… Liseler arası birinciliklerim oldu çokça. Yine lisede özel bir tiyatroda oyunculuk yapmaya başladım. Okulda teneffüslerde replik ezberliyor, akşam provalara ara verildiğinde ders çalışıyordum. Gece 2 de yatıp saban 6 da okula gidiyordum. Çok yorgundum ama çok da mutlu… Kısacası lise bitene kadar sahneden inmedim diyebilirim. Ait olduğum yerde olduğumu hep hissediyordum ve bu bana huzur veriyordu. 

2) Müjdat Gezen Sanat Merkezi Oyunculuk Bölümü’nde bir süre eğitim gördükten sonra Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-TV Bölümü’nü bitirdiniz. Konservatuar mezunu olmayı tercih etmemenizin nedeni ne oldu? Bununla beraber bir oyuncu olarak kameranın hem ön hem de arka planına hakim olmak mesleğinizde size ne gibi avantajlar sağladı?

  • Çok istedim konservatuar okumak ancak o zamanlar tiyatro öğrencilerinin oyunculuk ya da seslendirme yapmasına izin verilmiyordu ve benim para kazanmam gerekiyordu. Lise bittiğinde seslendirme yapmaya başlamıştım. Okul çıkışı stüdyoya gidip seslendirme yapıyor, arada iş geldi mi televizyon dizilerinde oynuyordum. O zamanki stüdyo patronumuz yeni başlayanlara ödeme yapmıyor olsa da arada bir harçlık veriyordu. Çok az da olsa kazanıyordum yani. Hal böyleyken, ben de ışıktan, kameradan anlayan bir oyuncu olmak adına Sinema okudum. O kadar çok öğrenci filminde oynardım ki kendi filmimi en son çekerdim. Setlerde çalışmış olmam setin işleyişini ve setteki insanların ruh halini çok iyi anlamamı sağladı bence en çok. Neyi neden yaptıklarını çok iyi biliyorum. Özellikle yıllarca yardımcı yönetmenlik yaptığım için set ekibinin ne kadar zor şartlar altında çalıştığını yakinen biliyorum. Tüm set çalışanlarına sonsuz saygım var. 

3) Oyunculuk alanında hem yurt içinde hem de yurt dışında aldığınız kapsamlı eğitimlere rağmen sizi daha çok güzel sesinizden, yaptığınız seslendirmelerden tanıyoruz. Bugüne kadar farklı projelerde Hande Soral, Nefise Karatay, Pınar Aydın, Serenay Sarıkaya, Belçim Bilgin, Meral Kaplan gibi popüler Türk oyuncuların ve hatta bir dönemin popüler dizilerinden Sos Mi Vida’nın Türkiye’deki yayınında Natalia Oreiro’nun sesi oldunuz. Genellikle seslendirme karşıtı olan entelektüel kesimin bile severek takip ettiği bir seslendirme sanatçısı olmanızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu alanda çalışmalarınıza hala devam ediyor musunuz?

  • Aslında yine iş para kazanma noktasına geliyor :). Dizide oynadığınız zaman seslendirme seanslarına gidemiyordunuz. Bir iki kere setim var dediğinizde işleriniz azalıyordu. O zamanlar 10-15 dizide konuşuyordum 1 hafta içinde. Oynasam tek bir dizide oynama şansım vardı. Bu şekilde daha çok çalışabiliyordum. Ne zaman teknoloji ilerledi ve diziler sesli çekilmeye başladı ben de oyunculuğa geri döndüm aslında. Hala bir çok marka ve kuruluşla çalışıyorum. Reklamlarda, sinema filmlerinde, yabancı dizi platformlarında seslendirme yapıyorum. Seslendirme yapmak benim için büyük bir keyif. Şimdilerde senin sesinle büyüdüm diyen öğrencilerim oluyor. Hiçbir zaman bırakmayı düşünmüyorum. 

4) Sizi en son Star TV’de yayınlanan Selahattin Paşalı, Gökçe Bahadır, Simay Barlas, Merve Dizdar, Barış Falay, Melike Güner ve Zerrin Sümer gibi değerli oyuncuların yer aldığı “Ömer” dizisinde gördük. Yeni sezonda oyunculuk alanında yeni projeleriniz olacak mı? Sizi daha fazla ekranlarda görmeyi arzu ediyoruz.

  • Ömer” dizisiyle çok büyük bir hayalim gerçek oldu. Merve Dizdar’la 7 yıl kadar önce bir reklam çekmiştik ve benim için Türkiye’nin en iyi oyuncularındandır. O zaman inşallah bir gün karşılıklı oynarız demiştik. İlk sahnemizin çekiminde o kadar heyecanlandım ki anlatamam. Yıllar önce evrene gönderilmiş bir dileğin gerçekleşmesine şahitlik ediyorum şimdi. Bu sezon için yeni görüşmeler yapıyoruz. Şimdilik hayırlısı diyelim.

5) Son dönemde yoga eğitmeni kimliğiniz ile de özellikle sosyal medyada oldukça aktif ve popülersiniz. Yogayla tanışmanız nasıl oldu? Bir yıl gibi kısa bir sürede eğitmenlik mertebesine ulaştığınız bu felsefe ve yaşam biçiminde sizi en çok çeken özellikler neler oldu?

  • Tiroid ameliyatımın ardından gözümde tiroide bağlı göz orbitopatisi denilen bir durum oluştu. Doktora gittiğimde çaresinin olmadığını, stres kaynaklı adrenalin salınımı devam ettiği sürece bu durumun ilerleyebileceğini ve gözümü kaybedebileceğimi öğrendim. Yaşam tarzımı değiştirmeye karar verdim. Yoga rahatlatıyor diye duymuştum. Yogaya böyle başladım ve kendimi buldum. İlerlemek adına eğitimler almaya başladım. Eğitim alabilmek için çalışır olmuştum. Aldığım eğitimleri bir gün eğitmen yetiştiririm diye almadım. Çok meraklıyım ve kendimi geliştirmek yaşam biçimim. Ağaç meyve vermeye başlayınca gelip dallarından karnını doyuranlar oluyormuş onu anladım. Hep deriz ya; zihnimi susturamıyorum, yoga yaparken istemeseniz de zihin susuyor ve limitlerinizin nasıl genişlediğine şahitlik ediyorsunuz. Islak bez sıkamayan el bileklerim kendi bedenimi taşımaya başladığında bedensel olarak ne kadar güçlendiğimi anladım. Bu güç yaşamın içinde de sizinle oluyor. Hep söylediğim şey, matın üzerinde dengeyi bulmak yaşamda dengeyi bulmayı, matın üzerinde güçlenmek yaşamın içinde daha güçlü bir şekilde durabilmeyi getiriyor. Başta fiziksel hedeflerle başladım, zamanla felsefesi de yaşamıma taşındı. Yoga size ne isterseniz onu verir, bu daha ince bacaklar da olabilir daha huzurlu bir zihin de, var olan her şeyle bütünleşebilmek de. 

6) 2014 yılından beri yoga eğitmenliği yapmakta, 2020 yılından beri de Türkiye, Almanya ve Kıbrıs’ta bulunan YogaKioo enstitülerinde yoga eğitmenliği eğitimleri vermektesiniz. Son dönemde yogaya ve yoga eğitmenliğine artan ilgiye ve oluşan rekabete rağmen siz bu alanda da yerinizi emin adımlarla sağlamlaştırmayı başardınız. Sizce sizi diğer eğitmenlerden farklı kılan, ileri taşıyan özellikleriniz neler oldu? Verdiğiniz eğitimlerde nasıl bir prensibi benimsiyorsunuz?

  • Anlattığım her şeyi yaşayarak anlatıyorum. Felsefe, anatomi, Upanişad’lar, ne anlattığımdan bağımsız olarak içinden geçtiğim süreci anlatıyorum aslında. Öğrencilerim bilir; eğitimlerde, yaşamın içinde en sıkıştığım, üzerine pratik ettiğim konuları anlatırım. Özelim deyip saklamam. Bir diğer konu ise; hayatım boyunca 14 alçım, onlarca atelim oldu, onlarca operasyon, onlarca enteresan rahatsızlık geçmişim var. Anatomi kitapları okuyarak, ameliyat videoları izleyerek, medikal makaleler okuyarak büyüdüm. Haliyle anatomi bilgim çok derin. Dünya’nın en iyi eğitmenleriyle çalıştım yogaya başladığım günden beri. Türlü zorlu süreçlerden geçtim bedensel ve ruhsal olarak. Hep söylediğim bir şey vardır; hepimiz aynı yoldayız, sadece birilerimiz biraz daha erken çıktı yola. Ben de bu yolda edindiğim deneyimleri en açık haliyle paylaşıyorum öğrencilerimle. Her eğitim grubuyla aile oluyoruz. 280 saat geçiriyoruz birlikte. Gülüyoruz, ağlıyoruz, terliyoruz beraber. YogaKioo’nun 280 saatlik eğitimi bir başkadır. İlk gün kapıdan girdiğinden bambaşka biri olarak çıkarsın kapıdan son gün diploman elinde. Bu süreçte onlara bildiğim şekilde ışık tutmak o kadar değerli ki…  

7) Oldukça çok yönlü bir insan olarak, bütün bunların üzerine, şu anda ikinci üniversite olarak İstanbul Üniversitesi’nde Sosyoloji Bölümü’nde öğrencilik hayatınıza devam etmektesiniz. Bir yandan da hala aile dizimi, konstelasyon, travma terapisi ve somatik psikoterapi üzerine eğitimler alıyorsunuz. Bütün bu eğitimlerin nihayetinde kendinize geleceğe yönelik koyduğunuz hedefler var mı? Yakın gelecekte bir “Ceyda Fatma Saltadal Yoga ve Terapi Merkezi” vs açılır mı mesela? Ya da yine son dönemde oldukça popüler olan yoga kamplarını ele alırsak, kendi adınıza yoga ve terapi kampları düzenlemeyi düşünüyor musunuz?

  • Aslında psikoloji alanında yüksek lisans yapmak istedim fakat ülkemizde maalesef Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu iseniz psikoloji alanında yüksek lisans yapamıyorsunuz. Ben de ikinci üniversite olarak sosyoloji bölümünü okuyup sonra psikoloji alanında yüksek lisans yapmaya karar verdim. Bu isimle açılmaz sanıyorum ama şu an Ankara için bir oluşum sürecindeyiz. Orada yoğun bir şekilde Aile Dizimi ve Somatik çalışmalarım olacak. Ayrıca YogaKioo enstitülerinde vermek üzere bir eğitim hazırlığındayım. Yogaya yeni başlamış kişiler bile bu eğitime katılabilecek. Kamplarımız zaten sürekli oluyor. Geleceğe dair hedefim ise; hep daha derine inerek önce ne olmadığımı, sonra da hayırlısıyla ne olduğumu bulmak ve içinden geçtiğim bu yolu, tüm yönleriyle insanlara aktarmak. 

8) Oyunculuk ve seslendirme dışında ilgilendiğiniz başka sanat dalları da var mı? Hayatta sizi besleyen, motive eden şeyler neler?

  • Tribal dans dersleri alıyorum. Bedeni farklı bir şekilde kontrol etmek keyifli geliyor. 

9) İcra ettiğiniz bütün meslekler kapsamında mesleki alanda en ütopik hayaliniz ne olabilir?

  • Yoğun aksiyon sahneleri olan, binalardan atlayan, uçar gibi zıplayan yani bedenimi çokça kullanabileceğim bir filmde oynamak en ütopik hayalim. Bir nevi Tomb Raider yani 🙂

10) Okurlarımız sizi sosyal medyada nerelerden takip edebilirler?

  • Instagram’da Ceyda Fatma Saltadal olarak bulabilirler. Tüm çalışmalarımı oradan takip edebilir, yaklaşan etkinliklerden haberdar olabilirler. (@ceydasaltadal)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Manşet Haberler ...