PERSEFONE ve TUĞBA ÖZKUL

1-) Mitler, gerçeği açıklamak için kullanılan araçlardır. Sizin seçtiğiniz mit de Persefone. Bize biraz Persefone’den bahsedebilir misiniz? Bu metaforun hayatımızda denk düştüğü hikâye nedir?

T.Ö: Yunan mitolojisine göre yeraltı tanrısı Hades Persefone’yi ölüler ülkesine kaçırır ve kraliçesi yapar. Hasat tanrıçası Demeter, kızı Persefone’yi bulamayınca yer yüzüne sonbaharı ve kışı getirir. Açlık ve kuraklıkla hayatı tehlikeye giren insanoğlunu kurtarmak için Zeus devreye girerek bir anlaşma önerir. Öneriyi kabul eden Hades yılın altı ayı Persefone’yi yer yüzüne gönderir, altı ayı yanında tutar. Persefone yer yüzüne her çıktığında ilk bahar ve yaz gelir, yer altına indiğinde son bahar ve kış olur. Benim Persefonem mitolojideki konumundan farklı olarak yeraltı-yer yüzü dünyası arasında değil, bilinç ve bilinçdışı arasında gidip gelen, bu iki dünyanın arasında duran bir geçiş kapısı niteliğindedir. Yunan mitolojisinde mevsim geçişlerini temsil eden Persefone, benim kitabımda duygu ve düşünce geçişlerini temsil eder.

2-) Düzenli çalışmakla bilinç dışına ulaşmak ve bunu vücudun bir uzantısı gibi rahatlıkla kontrol edebilmek gerçekten mümkün olabilir mi? 

T.Ö: Bilinçdışına ulaşmanız hiçbir zaman mümkün olmayacak; siz ona bir adım gittikçe o da bir adım sizden uzaklaşacak çünkü bilinçdışınız sizsiniz. Bu insanın gölgesini yakalamaya çalışmasına benzer. Düzenli çalışmaktan ziyade, seçimlerinizin farkında olmalı, hareket ve davranışlarınızı gözlemlemelisiniz. En önemlisi de rüyalarınızı hatırlar gece gördüklerinizin, gündüz yaşananlarla olan bağlantılarını fark edebilirseniz bilinçdışının izini sürebilirsiniz. Bilinçdışıyla diyaloğa girilebilir, onu gözlemleyebilirsiniz, sizi gözlemlerken onu yakalayabilirsiniz, sizi etkisi altına alıp yerden yere vurduğunda ya da onun yüzünden etrafınızı darmaduman ettiğinizde duruma ayabilirsiniz. Kontrol altına almak söz konusu bile değildir. Onu kontrol etmeye çalışır, bir şey yapmaya zorlarsanız tersini yapacaktır çünkü korteksten gelen herhangi bir emre şüpheyle bakacak ve ilk işi size meydan okumak olacaktır. “İnsan düşüncesi sıklıkla çuvallar, durup düşünen şey hayati karar alamaz” diye düşünür bilinçdışı. Amacı sizi hayatta tutmak, 1 dakika daha fazla nefes almanızı sağlamak olduğu için, haklı olarak Neokorteksten emir almaz çünkü Neokorteks henüz evrimleşmeden yüzyıllar önce oradaydı ve sahibinin hayatta kalmasından sorumluydu. Binlerce yıldır deneyim sahibi olan bu bilge yapı, sadece bulunduğu zaman diliminin bilgisine değil, kendisinden önce olanlarında bilgi birikimine sahiptir. Tüm bu anlattığım sebeplerden ötürü, onunla ancak temiz bir döpiyes, bir takım elbise giyip toplantı odasında buluşur ve saygılı seviyeli müzakerelerde bulunur, hassas anlaşmalar imzalayabilirsiniz.

3-) Araştırmalarınızda sosyal bilimlerin safsata yönüne düşmekten korktuğunuz oldu mu? Felsefeye, sanata ve özellikle ruhsal alandaki çalışmalara güvenebilmek için çok derinlere inmek gerekiyor. Okuyucuların kendini güvende hissedebileceği bir alan yaratmayı nasıl başardınız?

T.Ö: Kitabı yazmayı bitirdiğimde ne yazdıklarımın safsataya dönüşmesinden korktum ne de bu kitabın bir sabun köpüğü kişisel gelişim kitabı gibi görülmesinden. Yazma esnasında ise evet bu iki seçenek korkulu rüyamdı. Bu yüzden felsefe, nöroloji, nöropsikoloji gibi alanlar hakkında yazdığım her an aleni bilgilerden faydalandım. Bu aleni bilgileri kağıtlara yazıp duvarlara astım ve her zaman kabul gören tanımlar içinde gezdiğimden emin olarak ilerledim.  Ben bu aleni bilgilerden bir hipotez çıkardım. Aleni bilgilerin tanımını yeniden yapmadım. Aksine, bahsi geçen bilim dallarına vakıf olan okuyucularımın olması benim avantajım, “bu kadar bilgiyi nerden biliyorsun?” diye soruyorlar profesyonel olduğum alanın farklı olması sebebiyle.

Her şeyden öne ben hiçbir zaman roman okuyucusu olmadım, sosyoloji, felsefe, psikoloji, popüler bilim ve antropoloji benim çocukluğumdan beri biriktirdiğim kütüphanemin %98’ni oluşturuyor. Üniversitede bu bölümleri okuyanlar da aynısını yapıyor, kitap okuyor. Benim onlardan tek farkım, sınava tabi tutulmadım ve her zaman bir tek başlığın izini sürdüm, birbirini besleyen kaynakların konularında ilerledim, yayılmadım.

4-) Henüz bilincini doğru yönetmeyi hiç denememiş bir okuyucu, çalışmanızın etkisini en verimli şekilde hissedebilmek ve bundan faydalanabilmek için nereden başlamalı?

T.Ö: Her halde en kolay hipoteze dikkatlice sardığım Persefone hikayesiyle anlayabilir.
Çünkü normalde 150 sayfa olan hipotezimin 680 sayfa yazılmasının sebebi, Persefone uyarlamasıyla günümüze yakın bir kurguyla eş zamanlı anlatılarak kendi hayatındaki benzerlikleri yakalamasını sağlamaktı. Özne en kolay günlük hayattan verilen örneklerle algılar. 


5-) İzlediğiniz bir çalışma metodunuz var mı? Kendinizi programlayıp rutin bir çalışma düzeni oluşturur musunuz, yoksa gün içinde gelişigüzel bir şekilde mi çalışırsınız?

T.Ö: Eğer bir program hazırladıysam, her gün, ne ile, kaç saat uğraşacağıma kadar yazarım. Günlük yapılacaklar listesi düzenlerim ve programı aksatan her şeyi devre dışı bırakırım. Zaman içinde, programın yapılma amacını besliyorsa yapılacaklar listesine, seçtiğim materyallerin bir üst seviyesini koyarım ya da işe yaramıyorsa malzemeyi programdan tamamen çıkartırım.

6-) Günümüzde çok hızlı değişen bir dünyada yaşıyoruz: 20 yıldan kısa süre içinde kuşak değişiyor, insanlar bambaşka alışkanlıklar, anlayışlar, değer yargıları geliştiriyor. Bu değişimle nasıl başa çıkıyorsunuz? Kitabınızı okuyacak kitleleri nasıl yakalayabiliyorsunuz?

T.Ö: Doğanın izlerini takip edebilir de onun değişkenliğini duygu ve düşünce dünyanıza, yaşamın değişen koşullarına karşı en kısa zamanda nasıl adapte olacağını öğretebilirseniz zamanın ritmini her zaman yakalarsınız. Doğa dediğim de lütfen aklınıza orman ya da onun içinde gezinen hayvanlar gelmesin, insan ve (sevseniz de sevmeseniz de) onun oluşturduğu alan da doğanın bir parçasıdır.

7-) Tıpkı bir Rönesans insanı gibi disiplinler arası çalışma yapabiliyorsunuz. Beslediğiniz farklı sanat ve felsefe dalları var ve bunları sentezleyerek ortaya nadir bir çalışma çıkarttınız. Farklı alanların derinliğinde kaybolmadan yolunuzu bulmanın bir sırrı var mı?

T.Ö: Sırrı tek bir konu başlığına sadık kalmam ve her türlü disiplini bu konu başlığını araştırmak için araç olarak kullanmamdan kaynaklanıyor. O başlıkta; “Türümüzün kendi kusurlarının üstesinden gelme becerisini asla hafife almamak. İşe yaramayanı, yozlaşanı, çürüyeni ve ilerlemeye hizmet etmeyen her şeyi ortadan kaldırıp yerine yenisini koymak.” Ben de böyle bir insanım hiç kimseye, hiçbir olguya körü körüne bağlı kalmam, torpil ya da kredi vermem çürüdüyse hemen sökerim. Boynumda taşıdığım ve mührümde yer alan Plüton sembolünün simyadaki anlamı da budur. 

8) İnsanın kendine yolculuğunda ilerleyebilmesi için kendisini aşması gerekiyor. Bu yüksek mertebelere erişebilmek hiç kolay değil. Bu anlamda ütopik bir çaba içinde olduğunuzu mu düşünmeliyiz yoksa sahildeki deniz yıldızı hikâyesindeki gibi her yıldızın kendi yolculuğuna mı odaklanmalıyız? Bunu Polyannacılık gibi düşünmemek için gereken motivasyonu nasıl sağlayabiliriz?

T.Ö: Kendimizi aşmak gibi büyük hedeflere ne kadar ihtiyacımız var, pratikte ne kadar işe yarar emin değilim. Her yıldızın kendi yolculuğu çok kıymetli, eşsiz ve biricik. Eğer her yıldız yolculuğunun keyfini çıkarabilirse kendi ütopyasına zaten ulaşmış olacak. Polyannacılık çok tehlikeli ve uyuşturucu kadar insan sağlığına zararlı. Olumsuz gözükenin (çünkü bu göreceli bir kavramdır) gerçekliğini, gerekliliğini ve kuvvetini küçümsersek yolda yürüyemeyiz.

9-) Yöntemlerinizi her şeye rağmen, yaşadığımız yüzyılın tüm keşmekeşinden, tıkanmışlığından bir sıyrılma yolu gibi görebilir miyiz? Yoksa böyle bir kaçışa gerek yok mu? Zaten insanlık kendi yolculuğunda tam da olması gereken yerde mi?

T.Ö: Sıyrılmak değil de tersine yaşadığınız hayatla senkronize olabilmeniz için bir alternatif kılavuz hazırladım ben. Kitabımın yazılma amacı bu zaten; “Kaçmayın, kaçarsanız oyunu oynayamayız o zaman hayat çok sıkıcı olur” demek istiyorum. İnsanlıktan beklentiniz çok, bunu anlıyorum ama kabul edin insanlık bu. Onun kapasitesi bu kadar. Ne yapsın? 2024’te ne gördüyseniz son güncellemeler bundan ibaret. O yüzden evet, olması gereken yerde. Eğer beğenmiyorsanız, kendi hayatınızı böyle yaşamayın.

10-) Üzerinde çalışmakta olduğunuz yeni bir kitap var mı?

T.Ö: Evet, Persefone bir üçlemenin ilk kitabı, ikinci kitabı ablasının gözüyle bambaşka, üçüncü kitabı ağabeyinin gözünde bambaşka göreceğiz. İkinci kitap duygusal esnekliği, üçüncü kitap da her türlü inancın kollektif bilinç ile olan ilişkisini konu alacak.

Fix Menü Sorular:

1-) Hayatınızı değiştiren, çok etkilendiğiniz bir sanat eseri var mı?

T.Ö:J.R.R.Tolkien’in kitabı, “ Yüzüklerin Efendisi” üçlemesi.


2-) Hayatınızı değiştiren, çok etkilendiğiniz bir “kahramanınız” var mı?

T.Ö: Deadpool.


3-) Bir film veya roman karakteri olsaydınız hangisi olurdunuz?

T.Ö: Witch Blade çizgi romanından Sara Pezzini karakteri.


4-) Nerede yaşamak istersiniz?

T.Ö: İskoçya


5-) Sanatınızla ilgili unutamadığınız bir sahne deneyiminizi paylaşabilir misiniz?


T.Ö.: Akm sahnesine hazırladığım soloyu oynadığımda kalbim duracak gibi olmuştu. O kadar büyük bir sahnede solo sunumu yapmanın verdiği heyecanı ve mutluluğu atamamıştım üstümden bu yüzden o sahnede dans ettim ama hiçbir şey hatırlamıyorum, hafızam tamamen silindi.

6-) Hayatınızda hiç yeri olmayan, varlığına ihtiyaç duymadığınız bir sanatçı var mı?

T.Ö: Jazz, rap ve ritme müzik muamelesi yapan bütün sanatçılar sanırım.

7-) En sevdiğiniz müzik eseri hangisi?

T.Ö: Vivaldi: il Giustino, “Vedro con mio diletto”


😎 En sevdiğiniz roman hangisi?

T.Ö: Yüzüklerin efendisi üçlemesi


9-) En sevdiğiniz film hangisi?

T.Ö: Yüzüklerin Efendisi 

11-) Bir kereliğine geçmişe gidebilme şansınız olsaydı, bunu çok kiminle tanışmak için kullanırdınız ve ona ne sorardınız?

T.Ö.: Carl Gustav Jung’a omurga hareketlerinin nelere vakıf olduğunun ne kadar farkında olduğunu sorardım. Çalışmalarının sınırlarının nereye kadar gittiğini bilmiyorum çünkü.

10-) Son olarak, sizi takip etmek isteyenler için sosyal medya adreslerinizi paylaşır mısınız?

T.Ö: İki instagram hesabım var; tuugbaozkul ve  ikidunyaninustası

Article Categories:
MAESTRO BİSTRO

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Manşet Haberler ...