Teneke Trampet : “Yaptığımız işe hevesle ve tutkuyla sarılmamız bizim hiç değişmeyen mihenk taşımız oldu.”

Röportaj: Eylül AŞKIN

(Click here for English: https://artsandseptember.blogspot.com/2024/01/teneke-trampet-embracing-our-work-with.html )

Bugün İstanbul Alman Lisesi‘nde okurken tanışan Cem, Oğuz ve Özgür’ün 1997 yılında bir araya gelip, yazdıkları şarkıları sokaklarda dolaşarak diğer insanlarla paylaşmaya karar vermesi ile serüvenine başlayan, sonrasında bünyesine kısa ve uzun süreli dahil olan çeşitli müzisyenler ile gelişen, büyüyen ve tam 25 yıl sonra bile kendini güncellemeye, geliştirmeye özen gösteren, şarkıları içinde yaptıkları toplum ve durum eleştirileriyle kulağımızı nazikçe çeken, doğayı, yeşili, insanı seven rock grubu Teneke Trampet ile beraberiz. 

1) İsminizi Nobel ödüllü Alman yazar Günter Grass’ın 1959 yılında yayınlanan ve acılarla dolu bir dönemin sert bir eleştirisi olarak değerlendirilen Teneke Trampet isimli romanından almışsınız. Bu kitapta Grass, toplumsal yozlaşmayı Oskar’ın teneke trampetinin vuruşları ile protesto ediyor. Siz de aslında benzer bir şekilde müziğinizle içinde yaşadığımız düzeni kendi perspektifinizden eleştiriyorsunuz. Hala şarkılarınızda sembolik gönderimler yaptığınızı düşünürsek, bu ismi bilinçli mi seçtiniz? Bu ismin ardındaki müzikal felsefe nedir?

Cem: Bu isim oldukça bilinçli bir tercihti, evet. Hem sizin de söylediğiniz gibi bir eleştiri içeriyor ve bunu gürültülü bir şekilde yapmaktan, eleştirilen kişileri rahatsız etmekten besleniyor, hem de bir kitap ismi olduğu için edebiyata, okumaya bir gönderme yapıyor.

2) Yeni tekliniz “Döner Dünya” da Mahir Ünsal Eriş’in bir öyküsünde geçen “gece batıya gider” sözünün akılda kalıp üzerine düşünülmesiyle ortaya çıkmış. Çok okuyan ve okuduklarından etkilenen, ilham alan bir grupsunuz diyebilir miyiz? Beste yapma sürecinde başka hangi sanat dallarından ve/veya nelerden ilham alıyorsunuz?

Cem: Kendi adıma konuşayım; eskisine göre çok daha az okuyorum ne yazık ki. Gördüklerimiz ve duyduklarımızdan olduğu gibi okuduklarımızdan da esinleniyoruz tabiiatıyla. Sanat ürünleri yanında bazen okuduğunuz bir haber, bazen karşınıza çıkan bir görüntü bir ilk itki verebilir. Bu arada, şarkı yazma, beste yapma süreçlerinin önemli bir kısmının ilhamdan ziyade çalışmak olduğunu söylemeliyim.

Ergin: Albümün devamında da bir köşe yazısından yola çıkılarak yazılmış bir şarkımız olacak. Bu ilhamdan keyif alıyoruz.

3) 25 yıl çok uzun bir süre… Müziğe ilk başladığınız dönemlerde kendi branşınızda kimi, kimleri kendinize idol olarak seçmiştiniz? Müzikal anlamda etkilendiğiniz müzisyenler, gruplar kimler? Günümüzde kendinizi yakın hissettiğiniz başka oluşumlar var mı?

Cem: Hayran olduğum gruplar Bulutsuzluk Özlemi, Mozaik ve Moğollar’dı. Ozan-şarkıcı diye tabir edilen müzisyenlerden de Bülent Ortaçgil, Fikret Kızılok, Bob Dylan, Leonard Cohen’di diyebilirim.

Ergin: Sanırım şarkı yazarları olarak bu değerli isimlerden etkilenmemek elde değil. Yer yer Jethro Tull, Pink Floyd gibi Klasik Rock ve Psychedelic Rock için önemli gruplardan da etkilendiğimizi düşünüyorum. Enstrümanist olarak da Robben Ford ve Yavuz Çetin benim hayranı olduğum, yakın hissettiğim isimler.

4) 25 yıl içerisinde hem bireysel, hem de grup olarak müzikal yolculuğunuzu nasıl tanımlarsınız?

Oğuz: Bireysel yolculuğumuz da müzikal yolculuğumuz da emekle, sebatla ve tutkumuzu hiç kaybetmeden oldu. Biz müziğe olan bağlılığımızı en önce bu tutkudan aldık. Bu 25 yıl içinde çok yol kat ettik. Çok değerli müzisyenlerle çalıştık ve çalışmaya da devam ediyoruz. Ancak hem onlar hem de bizim için yaptığımız işe hevesle ve tutkuyla sarılmamız bizim hiç değişmeyen mihenk taşımız oldu.

5) Yıllar içerisinde teknolojinin gelişimi ve elektronik müziğin yükselişi ile birlikte genelin müzikal yönelimleri de değişti. Bu sürecin daha tanınır olmanız önünde bir engel teşkil ettiğini düşünüyor musunuz? Tarzınızı ve müziğinizin içeriğini koruyarak piyasada iki ayak üzerinde durabilmenin zorlukları hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Ergin: Esasında ben bir engel olarak görmüyorum. Teknolojinin müziğe olan katkısından biz de tarzımızı aşırı esnetmeden faydalanmaya çalışıyoruz. İçerik olarak da şarkılarımız tek bir konu üzerine olmadığından kendimizi ister istemez güncelliyoruz. Lakin dijital platformların ve müzik endüstrisinin geldiği noktada bizim icra ettiğimiz tarzda müziğin dinleyiciyle buluşmasında avantajlar ve dezavantajlar olabilir. Bu konuya da çok takılmadan müziğimizi içimizden geldiği gibi sunma sürecindeyiz. Sabredip görmek lazım diye düşünüyorum. 

6) Aralık ayında çıkaracağınız yeni teklinizin adı ve konusu ne olacak?

Oğuz: Bu teklimizin adı “Kum Gibi Akacak”. Bu şarkımızda aldatılıp da bunu affetmekte zorlananlara seslenecek, onlara herşeye rağmen yine de affetmeyi telkin edeceğiz. Çünkü affedersen herşeyin rengi değişir ve dünya yeniden mutluluğa boyanır.

Ergin: Pandemi sürecinde ve sonrasında birçoğumuz kendisine veya dünyaya küstü. Bir dinleyici bile her şeyin iyi olabileceğine inanırsa, ne mutlu bize ve ona…

7) Ekoloji, çevre ve permakültüre olan ilginizi, desteğinizi bu alanda düzenlenen festivallerde tercih edilen ilk gruplardan olmanızdan dolayı biliyoruz. Peki sizce dünyanın en büyük derdi ne? Festivallere sağladığınız katkı dışında bireysel olarak bu alanda vermekte olduğunuz bir savaş var mı? Ya da bu alanda bir grup çalışması/projesi/organizasyonu yapmak gündeminizde mi?

Cem: Dışarıdan bakmayı denersek Dünya gezegeninin en büyük derdi onu kendi malı sanan insan türü. Kurunun yanında yaşın da yanması misali hepimiz bunun sorumluluğunu taşıyoruz diyebiliriz. Tür olarak kendimiz dışındakilere biraz saygılı olmayı öğrensek gelecek hakkında çok daha umutlu konuşabiliriz aslında.

Ergin: Müziğimizle katkıda bulunmaya çalışarak, doğayı ve tüm canlıları severek var olabiliyoruz. Bu konuda gündemimizde bir proje yok. Ancak yeni şarkılarımız olacak diyebilirim.

8) Geleceğe yönelik hedefleriniz neler? Hem grup olarak, hem de bireysel anlamda  müzik adına en ütopik hayaliniz ne?

Ergin: Teneke Trampet turnesi!

9) Yakın zamanda çiçeği burnunda yapım şirketi Nana Yapım ile çalışmaya başladınız. Bu yenilikle birlikte bizi bekleyen başka sürprizler de olacak mı? Yeni yılda bizi neler bekliyor?

Ergin: Öncelikle Nana Yapım’a bu yolda bizimle oldukları için teşekkür etmek istiyoruz. Bugüne kadar birlikte çalıştığımız tüm oluşumlardan çok farklı. Liyakat ve özveriyle dolu bir aile ortamı. ‘Nana Konserleri’ adı altında birbirlerinden değerli sanatçı dostlarımız Kadıköy The Wall’da sahne alıyorlar. İlk sürprizi de sizinle paylaşayım. Ocak ayındaki Nana Konseri’nde kıymetli müzisyenlerle birlikte The Wall sahnesinde olacağız. Bu konser bizim için uzun zaman sonra tam kadro yer alacağımız ve yeni şarkılarımızı da ilk kez canlı çalacağımız lansman tadında bir sahne olacak. Sonrasında ise uzun zamandır heyecanla yayınlamayı beklediğimiz şarkılar dinleyici huzuruna çıkmaya devam edecek. Detaylar için herkesi sosyal medya hesaplarımıza bekliyoruz.

10) Okurlarımız size sosyal medyadan nereden ulaşabilir, hakkınızda nerelerden bilgi alabilirler?

Instagram: teneke.trampet

Twitter: trampetteneke

Facebook: teneketrampet

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Manşet Haberler ...