ŞAHİN LATİFECİ: Kavramsal sanatın odağında olan ‘performans sanatı’ keşfedilmeseydi, şüphesiz bunu keşfedenlerden biri olurdum.

SÖYLEŞİ: SUNA BAYKAM SAPAN

  • Sosyete Art a hoş geldiniz. Kendinizi ve sanata olan bağlılığınızı anlatır mısınız?

    Merhaba, ben Şahin Latifeci, 1997 Diyarbakır doğumluyum. Sanata olan bağlılığım ve sanatın çeşitli dallarına olan ilgim, çocukluğumdan beri hep vardı. Tiyatro, şiir, müzik ve resim sanatına olan ilgim, sanatla derin bir bağ kurmamı sağladı.

    Antalya’da Performans sanatçısı Nezaket Ekici ile tanışıp asistanlığını yapmak, performans sanatına yönelmeme bir etken oldu diyebilirim. Akdeniz üniversitesi GSF resim bölümünden mezun olduktan hemen sonra, kendime en çok yakın bulduğum disiplinlerarası üretimlere açık olan Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat bölümünde tezli yüksek lisansa başladım.

    Birkaç ay sonra Nezaket Ekici’nin İstanbul’da üç gün üst üste farklı performansları vardı. İkinci günde performanslarından birine dahil olmanın heyecanını yaşamak oldukça büyüleyiciydi. Lisans eğitimim sırasında kendimi keşfetmemi sağlayıp disiplinlerarası sanata yön vermemi sağlayan danışman hocam Ilgaz Özgen Topçuoğlu’nun ve bazı hocalarımın üzerimde emeği oldukça büyük diyebilirim. Antalya’da eksikliği büyük ölçüde hissedilen Ebru Nalan Sülün’ün öğrencisi olmak, kendilerinden lisans eğitimim sırasında dersler almak, engin fikirlerinden beslenmek, sanata olan bağlılığımı daha da güçlendirdi diyebilirim.  

    • Sanat dallarının hangileri ilginizi çekiyor?

    Başta güncel sanat olmak üzere; resim, müzik, performans, fotoğraf ve video art diyebilirim. Sanat benim için dallara ayrılmaktan ziyade, doğanın ta kendisidir.

    • Gelecekte gerçekleştirmek istediğiniz projeleriniz nelerdir?

    Gerçekleştirmeyi bekleyen o kadar çok projem var ki… Akademik ve sanatsal açıdan ilerlemeyi planlıyorum. Belirli yetkinliğe ulaştıktan sonra keşfedilmeyi bekleyen yetenekleri desteklemek en büyük hedeflerimdendir. Bununla birlikte Uluslararası sanat projelerinde yer almayı planlıyorum. Sanat üretimlerimde sürpriz projelerim var, yakın zamanda sosyal medyadan sevdiklerimle paylaşacağım.  

    • Bugüne kadar katıldığınız veya açtığınız sergilerden bahseder misiniz?

    Bugüne kadar katıldığım sergilerden çoğu uluslararası sergilerden oluşuyor. Çünkü sanat disiplinim ne yazık ki Türkiye’de üvey evlat konumunda. Disiplinler arası sanata alan açma oldukça kısıtlı. Seçilen sanatçılar da; ya referans yoluyla ya da bir arkadaşımın da deyimiyle, “Kankalar sergisi” yapılarak sürekli aynı isimlere yer veriliyor. İşin trajikomik kısmı da bunu yapan insanların çoğu bunu muhaliflik, adillik ve farklılıklara alan açıyoruz adı altında yapıyorlar. Hafızanın patolojisini ele alan 2023 yılında Antalya’da açtığım ilk kişisel sergim “Periferik Nöropati”, alışılmışın dışında bir sergi oldu diyebilirim.

    Resim, fotoğraf ve videodan oluşan sergimde belirli bir dönemi yansıttığım ve renk paletimin beton tonlarına dönüşmesi dikkat çekiyordu. Pandemi, siyasi bunalımlar, deprem ve yangınlar psikolojimin bozulmasına ve inzivaya çekilmeme yeterli sebeplerdendi. Sergime günler kala arkadaşımın vefat haberiyle sarsıldım ancak sergimi hiçbir şekilde iptal etmedim. Çünkü sergimdeki işlerin neredeyse hepsi renksizdi ve bir yas izlenimi veriyordu. Depremde yas tutamadık çoğumuz. Göçük altında öğretmenimi ve arkadaşlarımı kaybettim. Bitirme projemi morgda tamamladım. Artık ölümden korkmuyor ve bu içselleştirdiğim durum sanatıma yansıyordu. Renk paletim yerini kasvetli gri tonlarına bırakmış ve palette morg yazıyordu. Sergimde orman yangınları, Pandemi, deprem ve politik bunalımlar yer alıyordu. “Periferik Nöropati” hafızanın patolojisini ele alıyordu. Hatırlamak hastalığı. Geçmişin travmaları ve yakın zamanda gerçekleşmesine rağmen çabucak unutulan depremdeki kayıpların zihinde bıraktığı hasarlardan oluşan bir sergiydi. Birçok sanatsever tarafından yoğun bir ilgiyle ziyaret edildi.

    • Sanatı bir dışavurum olarak görürsek siz neresindesiniz bu hayatın?

      Bu hayatın belirli bir yerinde olduğumu düşünmüyorum. Beynimin içinde yaşıyor ve daima yeni bir şeyler keşfetmeye çalışıyorum. Ağırlıklı olarak bir tür direniş biçimi olan bedenimle kendimi ifade etmeye çalışıyorum. Kavramsal sanatın odağında olan ‘performans sanatı’ keşfedilmeseydi, şüphesiz bunu keşfedenlerden biri olurdum. Tek bir konuya odaklanıp benzer işler yapma taraftarı değilim. Birçok sanatçı her konuya atladığımı düşünüyor ve bunun doğru olmadığını belirtiyorlar. Sanatta doğru yoktur, etkileyicilik ve yaratıcılık vardır. Yeni bir şeyler keşfetmek her sanatçının kaygısıdır, ancak çoğu sanatçının keşfedemediği bir şeydir. Bir duruştan söz ediyorsak, elbette bir duruşum var; yıllardır hafızayla ilgileniyor ve travmatik olayları örtük biçimde ele alıyorum. Ancak unutmamak gerekiyor ki hafıza kavramı çok geniş bir kavram ve hafızanın içinde yaşantılarımız, geleneksel normlar, anksiyete ve aydınlatılamayan birçok şey var. Bunların çoğunu amacımdan sapmadan; resim, fotoğraf, performans ve videoyla eleştirel bir yaklaşımla anlatıyorum.

      • Marjinal kişiliğinizden örneklendirebileceğiniz eserlerinizi bize anlatır mısınız?

      Mülksüzlüğün İnşası, Performans, 2023

      Beni en çok zorlayan ve öfkeli bir biçimde yaptığım işlerimden biri olan “Mülksüzlüğün İnşası”, depremden etkilenerek mezarlıkta yaptığım performanstı diyebilirim. Dayanıksız ve güvencesiz malzemelerden ötürü birçok kayıplar verildi. Acıyı malzeme etme taraftarı değilim. Bu nedenle de dayanıksız malzemeleri eleştirmek adına -olmayacağını ve yıkılacağını bile bile- aynı malzemeyle defalarca kez tuğlaları birbirine yapıştırdım. İnşa ettiğim lokasyon mezarlıktı ve bu da sert bir eleştiriyi barındırıyordu.

      Büyüyünce Çocuk Olacağım, Enstalasyon, Antalya Modern Sanatlar Galerisi, 2023

      Bu işimde okuldan alınıp çocuk yaşta evlendirilen yetişkin bir teyzenin hikayesini ele aldım. Komşumuz, 80’li  yıllarda okuldan alınıp 13 yaşında evlendirilmiş ve okutulmamış. Bu siyah önlüğü gelinliğin zıttı olarak ele aldım ve kırmızı kuşağı bağladım. Matem, çocukluğa veda ve mahkeme izlenimini veren, görücüye çıkmış bir çocuk var karşımızda. Tek bir dileği var, “Büyüyünce Çocuk Olmak”. Çocukluğunda çocuk olamamış ve birçok hayalleri elinden alınmış. Okuma yazma öğrenememiş, kendini gerçekleştirme ve hayallerine ulaşma hakkı elinden alınmış bir çocuk değil, birçok çocuk var, halen de var. Hafıza üzerine yoğunlaşan bir sanatçı olarak bu durum beni derinden sarstı ve sert bir eleştiri ile bazı insanları vicdanlarıyla yüzleştirmek istedim.  

      Aklım Kara Kış, 2023 Geçmiş Gelecek, 2023

      Bu seride de eve hapsedilen ve hayatı televizyon başında durmakla geçen bir kadının yaşamını ele aldım. Doğu ve batı arasındaki uçurum kadar farkı ele alıp, malzeme olarak tel kullandım. Tel, bilindiği üzere tutsaklığı ve sınırı temsil etmektedir. Aynı zamanda bu sınıra bazı insanların girmesi yasaktır. Televizyonda olmak istenilen benlik izlenmektedir. Hayallerin çoğunu başkalarının gerçekleştirdiğini izlemekle geçen koca bir ömür hiç de kolay geçemez. Benzer biçimde parmağımızdaki yüzüğün bile bir anlamı vardır. Sahibi olunan varlığa dönüştürür. Küpe nasihatin göstergesidir ve deyimlerde de sıkça kullanılır. Çalışmalarımda kullandığım her malzemenin derin anlamları var. Çok şık durur ve dikkat çeksin diye hiçbir malzemeyi işlerime dahil etmem. Her malzemenin bir ağırlığı vardır. Bazıları obje olarak durur, bazıları ise belirli bir amaç doğrultusunda kullanılır. Benim sanat anlayışım da böyledir. Araç haline getirip galerilerde kadeh tokuşturan ve bakıp geçen, göremeyen insanların anlayabileceği işler üretmiyorum. Galerilerin çoğu ticari bir amaç güdüyor ve sanatı meta haline getirmiş durumdalar. Böyle bir ortamda bırakın işimi sergilemek, ziyaret etmeyi dahil istemiyorum. Bu nedenle sergileri gezme konusunda seçiciyim ve her sergiyi ziyaret etmiyorum diyebilirim.

      • Nerelerde sergi açmak fikri doğuyor içinize ve neden?

        Gotik bir kilisede sergi açmayı düşünüyorum. Kiliseleri her gezdiğimde dikkatimi çeken şeylerden; duvar resimleri, tablolar ve heykellerdir. Mumların aydınlığı ve tütsü kokusunun kilisenin mimarisiyle bütünleşmesi, beni heyecanlandırmakla birlikte sergi açma fikrini de doğurdu. Doğmak demişken, sanata olan umudum defalarca kez yitirildi ve umudumla birlikte mücadelem küllerinden yeniden doğdu. Bu doğumu bir mekana borçluyum; her sıkıntılı olduğum an, ara sıra kiliseleri dolaşır ve orada mum yakan insanları görünce ve İsa’nın çarmıha gerildikten sonra tekrardan dirilme mucizesini dinldiğimde, sanırım hayata olan bağlılığımı yeniden yeşertti. Yıllar önce sigara dumanına maruz kalmamdan ötürü akciğerlerim sönmüştü ve hastaneye kaldırılmıştım. Buradaki detay da “Sizin günahlarınızın bedelini ben ödedim.” Sözünü hatırlattı. İyileştikten hemen sonra da kiliseleri dolaşmamın büyük bir nedeni vardı; hem inziva hem de oradaki tabloları ziyaret etmek. Bununla birlikte kiliselerde rönesans öncesi düşüncenin azaltılmasını ve dini resimlerle birlikte güncel sanat üretimlerinin de sergilenebilmesi gerektiğini savunuyorum. Kiliselere giden insanların çoğu fotoğraf için gidiyor. Üstelik bir sergi salonunu gezmekten çok daha fazla talep oluyor. Bu nedenle de niçin sanat üretimlerimi de göremesin bu insanlar. Eleştiri de almalıyım, övgü de. Övgüye her ne kadar ihtiyacım olmasa da sevgiye ve desteklenmeye çoğumuzun olduğu gibi benim de ihtiyacım var. Ülkedeki en büyük problemlerden biri de; sanatçılarımız dururken, sürekli Batı’ya yönelme ve oradaki sanatçıları pohpohlama fikridir. Buna alafranga hastalığı diyorum. Yerel sanatçılarını desteklemeyen yabancı sanatçılara kucak açmaktadırlar. Türkiye’de gülünç işlerle bile popüler olmayı başarabilmiş çok insan var. Benim derdim popüler olmak değil, anlaşılmak; açıkçası göçüp gittikten sonra klavyelerden oluşan paylaşımlardan ibaret olmak istemiyorum. Yaşarken kıymetimi bilmeyen, ben  göçüp gittikten sonra da bilmesin.

        • Teknik olarak farkınız nedir?

        Klasik sanat anlayışından da kopmadan, malzeme ile bir bağ kurup kavramsal bir bakış açısı geliştiriyorum. Sanat anlayışım benim gibi hareketli ve oldukça geniştir. Güncel sanat birçok tekniğe açık ve özellikle bağımsız sanatçıların özerk bir ifade biçimidir. Klasik sanat anlayışında, kömür tekniğiyle desenler üretmekten de oldukça keyif alıyorum. Ancak buna bazı materyaller de dahil olup benliğimi ortaya çıkarıyor.

        • Son olarak sizi sosyal medyada takip etmek isteyen okurlara adreslerinizi paylaşır mısınız?

          www.instagram.com/sahinlatifeci

          sahinlatifeci@gmail.com

          Bir yanıt yazın

          E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

          Manşet Haberler ...